Tüm omurga hastalıklarında doğru çözümler:
Hisar Omurga Sağlığında, doğuştan ve sonradan gelişen omurga eğrilikleri ve kamburluk (skolyoz, kifoz), omurga kayması, omurga kırık ve çıkıkları omurga enfeksiyon ve tümörleri merkezimizde başarı ile tedavi edilmektedir.
Omurga tümörleri tedavisi
Omurga tümörleri kemik, sinir ve yumuşak dokudan köken alan tümörleri kapsamaktadır.
Güvenli bel ameliyatları
Ameliyatlarda; deneyim, bilgi ve modern teknoloji (omurilik monitarizasyonu) ile güvenli bir cerrahi olanağı sunulmaktadır. Ameliyat sırasında omurilik ve sinirler özel bir cihazla takip edilmekte ve ameliyat esnasında felç gelişme riski sıfıra indirilmektedir.
Gençlerde beldeki omurlarda kayma, yaşlılarda omurilik ve sinirlerin yer aldığı kanallarda dejeneratif daralma (spinal stenoz), hastalarda ciddi ağrı ve nörolojik hasara yol açabilir. Konservatif metotlara cevap vermeyen ağrısı olanlarda, uyuşma ve kuvvet kaybı gibi nörolojik bozukluk gelişen hastalarda cerrahi tedavi kaçınılmazdır. Bel ağrılarına ayrıca tümörlerin ve omurga enfeksiyonlarının da yol açabileceği unutulmamalıdır. Bel ağrısına yol açan tüm bu hastalıklar merkezimizde başarı ile tedavi edilmektedir.
Kemik Erimesine Bağlı (Osteoporotik) Kırıklarda Vertebroplasti ve Balon Kifoplasti Ameliyatları
Menopoz sonrası ve yaşlılık kemik erimesinde ve özellikle bazı omurga tümörlerinde ağrıyı ortadan kaldırmaya yönelik son yıllarda kullanıma giren vertebroplasti ve balon kifoplasti ameliyatları, merkezimizde lokal anestezi altında ve günübirlik cerrahi olarak uygulanmaktadır.
Travmatoloji
Travmatoloji, özellikle ülkemiz koşullarında çok sık karşımıza çıkan vurmalar, çarpmalar, düşmeler ve trafik kazaları sonrasında ortaya çıkan kas-iskelet sistemi rahatsızlıklarını tedavi eden alt bölüm olarak söylenebilir. Tabii akla hemen kırıklar gelse de baş bölgesini içeren kırıklarla, farklı anabilim dalları uğraşmaktadır. Yüz kemikleri kırıklarıyla Plastik-Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi bölümü ve Kulak-Burun Boğaz Cerrahisi bölümü ilgilenmektedir. Kafatasını oluşturan diğer kemiklerin kırıklarıyla Beyin ve Sinir Cerrahisi bölümü uğraşmaktadır. Yine çok sık görülen kırıklardan olmakla birlikte, kaburga kırıkları da öncelikli olarak Göğüs Cerrahisi bölümünün ilgi alanındadır. Travmalar sonrasında her zaman kırıklar oluşmamaktadır. Genel olarak yumuşak doku yaralanması ismini verdiğimiz kas-tendon-bağ gibi yapıların yaralanması da travmatolojinin uğraşı alanıdır. Yine cerrahi bir bilim dalı olmamız nedeniyle ameliyat gereken durumlarda ekibimiz tarafından cerrahi müdahaleler başarı ile gerçekleştirilmektedir.
Artroskopik Cerrahi
Artroskopik cerrahi, kısaca eklem bölgesini içeren hastalıkların, kapalı ameliyat yöntemiyle tanısının doğrulanması ve tedavi edilmesi olarak söylenebilir. Kapalı ameliyattan anlaşılması gereken, kalem şeklinde kamera ile eklem içine girilmesi ve diğer bir noktadan da yine kalem şeklinde aletlerle işlemin yapılmasıdır. En büyük avantajı cerrahi kesinin yapılmaması olarak söylenebilir. Hasta açık ameliyata göre daha erken dönemde işine dönebilmektedir. Eklemi oluşturan eklem zarı başta olmak üzere, bağlar, kıkırdak yapıları ve bölgedeki tendonlar ve kemik yapıların ayrıntılı ve fonksiyonel değerlendirmesinin yapılabilmesi diğer bir avantajıdır. En sık olarak diz ve omuz eklemlerine girişim yapılsa da, dirsek, el bileği, kalça ve ayak bileği eklemlerine de artroskopik girişimler yapılabilmektedir. Kliniğimizde tüm artroskopik girişimler başarılı bir şekilde yapılmaktadır.
Artroplasti
Artroplasti, kısaca eklem protez cerrahisi olarak söylenebiliir. Protez kelimesi diş hekimliğinde kullanılan protezler gibi düşünülebilir. Dişleri olmayan veya ileri derecede bozuk olan kişilere uygulanan diş protezleri, dişlerin yerine geçmekte ve görev yapmaktadır. Benzer şekilde ortalama 40 yaşından sonra başlayan veya daha önceki travmalara ikincil olarak ortaya çıkan kıkırdak bozulmasında da protezler kullanılmaktadır. Kullandığımız protezler bozulmuş eklemlerin yerini almaktadır. Genel olarak diz ve kalça protez ameliyatları daha çok yapılsa da, omuz, dirsek, ayak bileği, el bileği ve parmak protezleri de vardır. Protez deyince uzuv kopmaları (amputasyonlar) sonrasında görüntü ve fonksiyon oluşturmak amacıyla kullanılan protezlerle karıştırmamak gerekir. Örneğin bacak kesilmesi ile ortaya çıkan durumda, yürümeyi sağlamak amacıyla dışarıdan kullanılan cihazlar da protez olarak isimlendirilmektedir. Artroplasti ameliyatları sonrasında, hasta eklem ağrılarından kurtulmakta ve hareket kabiliyeti artmaktadır. Protezlerin ömürleri 15-20 yıla kadar uzayabilmektedir. Hastanemizde başarı ile bu ameliyatlar yapılmaktadır.
Kas - İskelet Sistemine Ait Tümörler
Kas-iskelet sistemine ait tümörlerin tanı, tedavi ve takibi de kliniğimizde başarılı bir şekilde yapılmaktadır. Tümör kelimesi, vücuttaki hücrelerin her türlü büyümesine verilen isimdir. Buna karşılık, iyi huylu ve kötü huylu kelimeler ise, yayılım yapma, ilgili yapıyı bozma yeteneğinin olup olmamasına göre söylenmektedir. Esas olarak kas-iskelet sistemi tümörleri yumuşak doku ve kemik tümörleri olarak, ikiye ayrılabilir. Cerrahi tedaviye ilave olarak, ilaç ve ışın tedavisi de zaman zaman tedavilere eklenmektedir.
Pediatrik (Çocuk) Ortopedisi
Pediatrik Ortopedi veya Çocuk Ortopedi’ si olarak isimlendirebileceğimiz alt bölüm, adından da anlaşılacağı gibi çocukların kas-iskelet sistemi rahatsızlıklarıyla esas olarak ilgilenmektedir. Ancak şu unutulmamalıdır ki çocuklar yetişkinlerin minyatürü değildir. Tanı, tedavi ve takipleri yetişkinlerden çok farklı olmaktadır. Tabii burada çocuk ortopedisinin, travmatoloji, omurga cerrahisi ve diğer alt dallarla birlikte takip edebildiği birbirinin içine girmiş konuları da vardır. Ancak çocuk ortopedisi denince akla daha çok, özellikle ülkemizde kalça çıkığı gibi doğmalık yürüyüş sistemine ait bozukluklar gelmektedir. Kalça çıkığı görülme oranı son yıllarda giderek azalma gösterse bile, halen bir sorun olmaya devam etmektedir. Kalça ultrasonografisi bu konuda bir devrim yapmıştır. Erken dönemde konulan tanı ile cerrahi olmayan tedaviler ile oldukça başarılı sonuçlar alınabilmektedir. Kalça ultsonografisi uygulaması, standart tüm yenidoğanlara tarama şeklinde hastanemizde yapılmaktadır.
El Cerrahisi - Mikrocerrahi
El cerrahisi-mikrocerrahi, denince akla ilk olarak kopan uzuvların mikrocerrahi yöntemlerle dikilmesi gelse de, el cerrahisinin kapsama alanı parmak ucundan, omuz bölgesine kadar olan kısmı içermektedir denebilir. Mikrocerrahi deyince, normal gözle dikilmesi imkansız olan damar, sinir yapılarının mikroskop altında çok ince dikişler ve çok ince özel dikiş aletleri yardımıyla dikilmesi anlaşılmalıdır. Özellikle son yıllarda daha popüler olan bu konu çok medyatik de olsa, sanılanın aksine her uzuv kopması için uygulanacak bir yöntem değildir. Uygun hastalarda yapılması ile ancak başarılı sonuçlar alınabilmektedir. Damar ve sinir yapıları ileri derecede tahrip olmuş hastalarda, başarılı sonuçların alınması oldukça zordur. El cerrahisi sadece kopan uzuvların yerine dikilmesi olarak anlaşılmamalıdır. El-omuz arasındaki bölgenin tüm kas-iskelet sistemi yaralanmaları ilgi alanındadır. Bu bölgedeki kemik kırıklarından, sinir sıkışmalarına, tendon-kas kopmalarına kadar bir çok örnek verilebilir. Bölümümüzde el cerrahisi ve mikrocerrahinin tüm imkanlarından başarı ile yararlanmak mümkündür.
Spor Hekimliği
Spor hekimliği, adından da anlaşılabileceği gibi, sporculara ait kas-iskelet sistemi yaralanmalarıyla uğraşan alt bölüm olarak söylenebilir. Sporcular, ancak doğru tanı, tedavi ve hızlı bir rehabilitasyon programıyla tekrar spora dönebilirler. Burada en kritik sorun spora dönüş süresinin kısaltılmasıdır. Bazı kas-iskelet rahatsızlıklarının sadece sporcularda cerrahi tedavi gerekliliği vardır. Spora dönüş ancak bu şekilde sağlanmaktadır.
Bel Kayması
Omurga, omur denilen birbrine bağlı bir seri kemik den oluşur. Erişkin insanların yaklaşık % 5inde bel bölgesinin en altındaki omurların üst ve alt eklemlerini birleştiren kemik kısmında gelişimsel bir kırık olabilir. Bu kırık omurun bir veya iki kenarında birden olabilir. Genellikle çok hareketli olan belbölgesinin alt omurlarındaki aşırı yüklenmeye bağlı oluşan “stres kırıklarıdır”. Bu kırıklara “spondilolizis” denir Bu bölgenin çok hareketli olması nedeniyle de bu kırıklar çoğu zaman iyileşmeyebilir. Ancak bu kırıklar genelde adolesan çağda ağrıya neden olurken erişkin çağlar da ciddi sorun yaratmayabilir. Bazı hastalarda ise kırık nedeniyle üstteki omurlar alttaki omurgaya göre öne doğru kayabilirler. Bu duruma da “bel kayması” ya da “spondilolistezis” denir. Spondilolistezis kayma miktarına bağlı olarak daha ciddi sorunlara neden olabilir. Bu tip kırık nedeniyle olan “ bel kaymaları” tıp dilinde “istmik spondilolistezis” diye adlandırılır ve genellikle L5 omurun S1 omur üzerinde kayması şeklinde görülür. Bel ağrısı nedeniyle doktora başvuran hastaların %5 ila 10 ‘unda bel kayması olduğu tesbit edilmiştir.
Omurga Kanal Daralması
Spinal (omurga) stenoz (darlık), spinal kanalın sagittal çapının, lateral reseslerin ve foramenlerin (sinir kökü kanalları) spinal kanalın bütününde veya bir veya iki vertebrasına belirli ölçülerde daralmasıdır. Doğumsal olabildiği gibi sonradan da oluşabilir.
Lomber spinal kanalın normal sagittal çapı, 15-25 mm’dir. Spinal stenozda temel problem, yetersiz kanal çapıdır. Sagittal çap, 10 mm.den az ise mutlak stenoz; 10-13 mm arasında ise göreceli stenozdan bahsedilir. Lateral reses olarak adlandırılan özel bir bölge ise, anteriordan omur gövdesinin arka yüzü, yanda pedikül ve arkada da superior artikuler faset tarafından sınırlandırılmış bir bölgedir ve medialden spinal kanala açılır. Aşağı lomber bölgede vertebra korpusunun arka yüzünden superior artikuler fasetin en ventral bölümüne uzaklık 3-4 mm.den daha az olmamalıdır. Lateral reses yüksekliğinin 3 mm.den az oluşu lateral reses stenozunu düşündürürken 2 mm.den az oluşu tanı koydurucudur.
Yaş, travma, ligamanların kalınlaşması, eklem değişiklikleri ve spondilotik barların gelişmesi gibi yapısal değişiklikler nöral elemanları baskılayarak kritik düzeyin altına inmedikçe stenoz asemptomatik kalabilir. Stenoz aynı anda hem servikal hem de lomber bölgeyi etkileyebilir. Fakat her iki bölgenin stenozunun aynı anda semptomatik oluşu yaygın değildir. Daha yaşlı bireylerde ortaya çıkan semptomlar myelopatiye bağlıdır.
Spinal stenoz genelde her yaşta olabilirse de sıklıkla hayatın 50 yaş sonrası bulgu vermeye başlar. Erkeklerde daha yaygındır. L3, L4 ve L5 seviyeleri daha sık etkilenir. Hastalar sıklıkla, sinsi seyreden sırt, kalça, bacak ve baldır ağrısından şikayet ederler. Ağrının bacak ve kollara yayılımı darlık seviyesine bağlı olarak değişir. Genellikle yayılım iki taraflıdır. Yürümek ve uzun süre ayakta durmak ağrıyı tetikler. Hastalar öne eğik postürde yürüme eğilimi gösterirler. Ağrıdan oturarak kurtulurlar. Bu tablo özel bir durumdur ve nörojenik kladikasyo olarak adlandırılır. Nörojenik kladikasyodaki bu tablo oturmakla geçmeyen disk ağrısından böylelikle ayrılır. Tablo ilerlediğinde ise oturmak ve uzanmak da ağrının geçmesini sağlayamaz. İleri vakalarda kalıcı ağrı ve işeme problemleri gelişebilir. Bu nedenle omurgada darlık düşünülen vakalarda acil idrara çıkma, sık idrar yapma ameliyat için önemli bir işaret olarak kabul edilir ve bu durumdaki hastalara ivedi ameliyat önerilir. Spinal stenozlu hastalar çok uzun bir ağrı anamnezi verirler ve ilaç tedavisi ile bir süre idare edebilirler. Stenoz arttıkça hastanın ağrıları hemen hiçbir tedaviden fayda görmez hale gelir. Bu hastalar için ameliyat önerilir.
Spondilolizis ve Spondilolistezis
Omurga, omur denilen birbrine bağlı bir seri kemik den oluşur. Erişkin insanların yaklaşık % 5inde bel bölgesinin en altındaki omurların üst ve alt eklemlerini birleştiren kemik kısmında gelişimsel bir kırık olabilir. Bu kırık omurun bir veya iki kenarında birden olabilir. Genellikle çok hareketli olan belbölgesinin alt omurlarındaki aşırı yüklenmeye bağlı oluşan “stres kırıklarıdır”. Bu kırıklara “spondilolizis” denir. Bu bölgenin çok hareketli olması nedeniyle de bu kırıklar çoğu zaman iyileşmeyebilir. Ancak bu kırıklar genelde adolesan çağda ağrıya neden olurken erişkin çağlar da ciddi sorun yaratmayabilir. Bazı hastalarda ise kırık nedeniyle üstteki omurlar alttaki omurgaya göre öne doğru kayabilirler. Bu duruma da “bel kayması” ya da “spondilolistezis” denir. Spondilolistezis kayma miktarına bağlı olarak daha ciddi sorunlara neden olabilir. Bu tip kırık nedeniyle olan “ bel kaymaları” tıp dilinde “istmik spondilolistezis” diye adlandırılır ve genellikle L5 omurun S1 omur üzerinde kayması şeklinde görülür. Bel ağrısı nedeniyle doktora başvuran hastaların %5 ila 10 ‘unda bel kayması olduğu tesbit edilmiştir.
Bel kaymasının diğer bir türü ise omurga ve çevresi bağ dokularında yaşlanma sonucu meydana gelen yıpranma nedeniyle genellikle 40 yaş üstünde görülen “bel kaymasıdır”. Bu sorun, tıp dilinde “dejeneratif spondilolistezis” diye adlandırılır. Yaşlanma ve yıpranma ile ortaya çıkan bel kayması genellikle L4 omurun L5 üzerinde öne doğru kaymasıdır. Bel kaymasına çoğu zaman “dar kanal da eşlik eder.
Belirtiler nelerdir?
Stres kırıkları (spondilolizis) her zaman klinik belirti vermeyebilir. Bazen başka nedenlerle çekilen bel filmlerinde tesadüfen ortaya çıkabilir. Eğer klinik bulgu var ise bunlar, bel ağrısı, kaba etlerde ağrı, bel kaslarında gerginlik ve daha nadiren bacaklarda uyuşma ve ağrı (siyatik ağrısı) ve ayaklarda kuvvet kaybı şeklinde ortaya çıkabilir. Ağrılar genellikle ayakta durma, yürüme ve diğer aktiviteler ile artarken, istirahat ile azalır.
Tanı nasıl konur?
Doktorunuz şikayetlerinizi dinledikten ve muayenenizi yaptıktan sonra spondilolizis veya istmik spondilolistezis düşünürse filmlerinizi isteyecektir. Ancak düz filmlerde stres kırığı (spondilolizis) görülemeyebilir. Bu durumda doktorunuz halen kırıktan şüpheleniyorsa sintigrafi ve/veya BT isteyebilir. Eğer bu tetkiklerle kırık tesbit edildiyse, tedavi planalaması için MRG yi gerekli görebilir. Ayrıca kayma olan ve bacak ağrısı ve/veya uyuşma olan hastalarda omurilik ve sinirleri değerlendirmek için MRG gerekli olabilir. Eğer istmik spondilolistezisiniz var ise kaymanın miktarına göre 1. dereceden 4. dereceye kadar şiddeti belirlenecektir.
Dejeneratif spondilolistezis tanısı için de düz grefiler ve MRG tetkiki ile değerlendirme yapılacaktır. Bu tip bel kaymasında genellikle sintigrafi ve BT ye gerek olmayabilir.
Tedavi yöntemleri nelerdir?
Şikayetleriniz sadece bel ağrısı ise, kayma miktarınız şiddetli değil ise ve doktorunuz muayenesinde ve tetkiklerinde ciddi bir sinir basısı ve etkilenmesi düşünmemişse, ilk seçilecek tedavi yöntemi cerrahi olmayan tedavi yöntemleridir. Bu yöntemler, istirahat, ağrı kesici ve antiinflamatuar ilaçlar, geçici korse kullanımı ve fizik tedavi yöntemlerinden biri veya birkaçı olabilir. Ağrılarınız devam ederse seçilebilecek diğer bir yöntem kırık bölgesine ve omurları bağlayan eklemlere (faset eklemler) yapılacak steroid ve bölgesel ağrı kesici enjeksiyonları olabilir. Bel ağrısı ile birlikte sinir sıkışmasına bağlı bacak ağrısı ve uyuşma var ise epidural veya foraminal injeksiyonlar eklenebilir. Stres kırığına (spondilolizis) ağrılar genellikle bu tedaviler ile iyileşir. Ancak bu hastalarda kırığın tamamen kaynaması her zaman olmayabilir. Ağrı geçtikten sonra kırığın kaynamaması tehlike yaratmaz. Genellikle bu hastalarda ileri yaşlarda şiddetli kayma olması pek beklenmez. Yine de bu hastaların zaman zaman radyografik tetkiklerle takibi gerekebilir.
Cerrahi tedavi ne zaman gerekebilir?
Cerrahi olmayan tedavi yöntemleri ile yakınmaları geçmeyen hastalarda cerrahi tedavi gerekli olabilir. Aynı zamanda kayma nedeni ile omurilik basısı var ise ve bu da ciddi nörolojik araza (düşük ayak, idrar kaçırma) neden oluyorsa erken cerrahi müdahale de gerekebilir.
Spondilolizis de iki türlü cerrahi tedavi uygulanabilir. Bunlardan birincisi kırık olan bölgenin tamiridir. Diğer bir yöntem ise spinal füzyon yapılmasıdır. İstmik spondilolistezis de tercih edilen cerrahi yöntem spinal füzyondur. Aynı zamanda omurilik basısı var ise bunu rahatlatmak için bası yapan yerler temizlenir. Ameliyat işlemi önden veya arkadan ya da her iki taraftan yapılabilir. Tesbit materyalleri kullanılabilir. Operasyon sonrası iyi bir rehabilitasyon programı ile iyileşme gerçekleşir.
Faset Artropati
Faset eklemleri omur cisminin arka elamanlarını birbirine bağlar. Faset eklemleri vücudun diğer bölgelerindeki eklemlere benzer özellikler içerir. Vücudun diğer eklemlerini oluşturan kemikler gibi faset ekleminin eklem yüzeyi de düzgün bir kıkırdak ile kaplıdır, güçlü bağlardan oluşan kapsül ile çevrilidir ve kayganlığı sağlayan sinovial sıvı içerir. Kalça ve diz eklemi gibi faset eklemi de artritik ve ağrılı olabilir ve bel ağrısına neden olabilir. Omurganın bu bölgesinin dejenerasyonu ve artritine bağlı ağrı ve rahatsızlık faset artropatisi olarak adlandırılır.
Belirtiler
Faset artropatisi olan kişilerin çoğu belinde, dönme ve geriye doğru eğilme esnasında oluşan ağrıdan yakınır. Faset artropatisi ağrısı genellikle, belin belli bir bölgesine lokalizedir ve bel fıtığına bağlı ağrı ve uyuşukluğun aksine bacağa doğru yayılmaz. Bununla birlikte, eğer faset ekleminde artrit gelişir ise, eklemde kemik spurlar (osteofit) gelişir ve bu da sinir köklerine bası oluşturabilir. Bu durum dar kanal oluşmasına katkıda bulunabilir, bu da bacağa yayılan uyuşukluk ve ağrıya ve bacakta kuvvetsizliğe neden olabilir.
Tanı
Faset artropatisi genellikle tek başına, belirgin bir bel ağrısının nedeni değildir ve bu belirtilerin oluşmasına katkıda bulunan dejeneratif disk hastalığı, omurganı diğer bölgelerinin artriti ve sıklıkla dar kanal gibi diğer rahatsızlıklarla birliktedir. Hafif ve orta derecede lumbar (bel) omurga artriti olan kişilerde bile, Bilgisayarlı Tomografi (BT) ve Manyetik Rezonans Görüntülemede (MRG) faset eklemi dejenerasyonu bulguları olur. Aktif inflamasyonu gösteren kemik sintigrafisi, faset artropatisinin bel ağrısına katkıda bulunup bulunmadığını anlamak için kullanılabilecek bir testtir. Faset eklemlerine steroid ve lokal anestezikten oluşan bir karışım enjekte edildiğinde ağrının belirgin olarak azalması ve yapılan tetkiklerde (sitigrafi, BT, MRG) faset eklem artriti bulgularının olması durumunda belli bir güvenle faset artropatisi tanısı konulabilir.
Tedavi
Faset artropatiden kaynaklanan ağrı ve diğer belirtileri tedavi etmek için pek çok seçenek vardır. Faset eklem hastalığında verilecek başlangıç tedavisinde, fasette ağrı oluşmasına neden olan hareketten kaçınma, anti-inflamatuar ilaç kullanımı ve germe ve güçlendirme egzersizleri yapılması vardır.
Enjeksiyonlar, faset artropatisinde inflamasyon ve sinovitten kaynaklanan ağrı ve rahatsızlığı, geriletmek amacı ile kullanılabilir. Maalesef bu kalıcı bir çözüm değildir ve ağrı birkaç ay sonra tekrarlayabilir. Son zamanlarda geliştirilen ve sinu-vertebral sinir ablasyonu olarak adlandırılan tedavi yönteminde ciltten iğne ile girilerek faset eklemine giden sinir elektrik akımı ile kalıcı olarak yakılmakta ve ağrılarda azalma sağlanmaktadır.
Faset eklemlerinin genişlemesine bağlı olarak sinir köklerinde bası oluşmuş ise, ya da dejeneratif disk hastalığı, spinal instabilite veya dar kanal (spinal stenoz) gibi hastalıklar da var ise ağrının giderilmesi için cerrahi tedavi gereklidir.