SES BOZUKLUKLARI
Ses nasıl üretilir?
Halk arasında “Adem elması” diye adlandırılan yapı gırtlağın ön kısmıdır. Ses telleri adem elmasından geriye doğru uzanır. Soluk verirken ciğerlerimizden gırtlağa doğru hava akışı olur. Bu hava ses tellerimiz arasından geçer. Bu akış sırasında ses tellerimizi kapatırsak, ses tellerimiz titreşir ve ses üretilir.
Normal ses nedir?
Normal ses kişinin ses kalitesinin, perdesinin ve şiddetinin benzer yaş, cinsiyet, kültürel geçmiş ve coğrafik yerleşimdeki bireylere göre benzer ve iletişimine uygun sestir.
Ses bozukluğu nedir?
Kişinin ses kalitesinin, perdesinin ve şiddetinin benzer yaş, cinsiyet, kültürel geçmiş ve coğrafik yerleşimdeki bireylere göre farklılaşmaya başladığı durumlarda ses bozukluğu ortaya çıkar. Yapısal, fonksiyonel ya da her iki sebeple birden konuşucunun gırtlak mekanizmasının ses talebini karşılayamaması ses bozukluğunu akla getirmelidir.
Ses bozukluğuna yol açan etmenler nelerdir?
Ses üretim mekanizmasını etkileyecek, ses bozukluğuna neden olacak etmenler çok çeşitlidir. Ses suiistimalli konuşma alışkanlıkları (yüksek sesle konuşmak, bağırmak, sık sık boğaz temizlemek vb.), tıbbi sebepler (gırtlağın alınması, tiroid ameliyati, entübasyon, kalp ameliyatı vb.), kronik hastalıklar (solunum problemleri, hormonal sorunlar, mide sorunları, alerji vb.), alışkanlıklar (alkol, sigara tüketimi) ya da nörolojik bozukluklar ses bozukluklarının en önemli nedenleridir.
Ses bozukluklarının tedavisi/terapisi mümkün müdür?
Ses bozukluğu yaşandığında öncelikle hekim muayenesi gerekmektedir. Hekim, sizlere tanıda yardımcı olacaktır ve tıbbi tedavi gerektiğinde uygulayacaktır ya da ses terapisi gerektiğinde sizi bir dil ve konuşma terapistine yönlendirecektir; çünkü bazı ses hastalıklarının önlenmesi, düzelmesi ve yeniden oluşmaması için ses terapi tekniklerini dil ve konuşma terapistleri uygulamaktadır.
Ses terapisi nedir?
Hastalara ses sistemlerini kullanarak mümkün olan en iyi sesi nasıl üreteceklerini, zarardan ya da hastalıktan nasıl geri döneceklerini ve nasıl korunacaklarını öğretmeyi amaçlayan ve ses üretim fizyolojisinin dengesini teşvik eden, nefes koordinasyonuna yardım eden, ses üretimi ve ses tellerinin sağlığı için gerekli uygun perde, yükseklik ve ses kalitesini sağlamaya yönelik egzersizleri içeren bir programdır. Sese zarar verecek çevresel etkilerin ve davranışların azaltılması ya da yok edilmesi ile birlikte sesin sağlıklı kalması için gerekli kullanım ve bakımın sağlanması için rehabilitasyon programının bir parçası olarak koruyucu bir yaklaşımdır. Hastalığa ve semptomlarına göre uygulanan terapi teknikleri değişmektedir.
YUTMA BOZUKLUKLARI
Yutma bozukluğu nedir?
Yutma bozukluğu (disfaji), yeme ve içme sırasında görülen yutma güçlükleridir. Yutma bozukluğu üç farklı yutma evresinde gerçekleşebilir:
Oral faz: Yiyeceği ya da içeceği emme, çiğneme ya da ağızdan boğaza doğru gönderme aşamasında görülebilen sorunlar
Faringeal faz: Yiyeceği ya da içeceği yemek borusuna göndermekte yani yiyecek ve içeceklerin yanlış yönde giderek nefes borusuna kaçmasını önlemek için nefes borusunun kapanmasında görülebilen sorunlar
Özofageal faz: Yiyecek ve içeceğin yemek borusundan mideye gönderilmesinde görülebilen sorunlar
Yutma bozukluğunun nedenleri nedir?
Yutma bozukluğu sinir sistemi hasarlarından, baş boyun bölgesini ilgilendiren çeşitli sorunlarından ya da hastalıklardan kaynaklanabilir:
- İnme
- Beyin travması
- Parkinson Hastalığı
- Multipl skleroz
- Serebral palsi
- Alzheimer hastalığı
- Ağız, boğaz ya da yutak kanserleri
- Baş-boyun cerrahisi
- Ağız hijyeni sorunları (Eksik diş olması, çürük ya da uygun olmayan diş protezi kullanılması)
Yutma bozukluğunun belirtileri nelerdir?
Yutma bozukluğunun pek çok belirtisi bulunmaktadır:
- Yemek yeme ya da içme sırasında veya hemen ardından öksürme
- Yemek yeme ya da içme sırasında veya hemen ardından “ıslak” ses
- Çiğneme ya da yutma için daha fazla güç ya da zaman harcanması
- Yetersiz beslenmeden kaynaklanan dolayı kilo kaybı ve dehidrasyon (susuz kalma)
- Tekrarlayan zatürre ya da yemek yedikten sonra nefes alırken sıkışma
- Ağızdan yemek ya da sıvı akması veya ağızda yemeğin birikmesi
Yutma bozukluğu tanısı nasıl konur?
Yutma bozuklukları alanında uzmanlaşmış uzman dil ve konuşma terapisti yeme ve içme sorunu yaşayan kişileri değerlendirir. Uzman dil ve konuşma terapisti değerlendirme sırasında aşağıda anlatılan değerlendirmeyi gerçekleştirir:
- Hastanın tıbbi durumunun ve yutma bozukluğu ile ilgili bilgilerinin öğrenilmesi
- Yutmada rol oynayan kas ve yapıların (dudak, dil, çene, damak gibi) güç ve hareketlerinin değerlendirilmesi
- Yeme ve içme sırasındaki hastanın duruşunun ve ağız hareketlerinin değerlendirilmesi
- Yutma bozukluğunun aletsel değerlendirilmesi
Yutma bozukluğunun tedavisi nasıldır?
Yutma bozukluğunun tedavisi, uzman dil ve konuşma terapisti tarafından yutma bozukluğunun nedeni, belirtileri ve tipine bağlı olarak planlanmasıdır. Tedavi sırasında;
- Yutmadan sorumlu kasların güçlenmesini ve koordineli hareketlerini sağlayacak ya da yutma refleksini harekete geçirebilecek sinirlerin uyarılmasına yönelik özelleştirilmiş egzersizlerin yapılması
- Kişinin daha rahat yutması için çeşitli pozisyon ve yutma stratejilerinin uygulanması
- Kişinin yutmasının güvenli ve kolay olması için farklı kıvamdaki yiyecek ve içecekle beslenmesi
Yutma bozukluğu kişinin hayatını nasıl etkiler?
Yutma bozukluğu kişinin hayatını farklı şekillerde etkileyebilir:
- Yeterince beslenmeme ve dehidrasyon
- Yemek ve içmekten daha az keyif alma
- Yemekli sosyal ortamlarda bulunmaktan kaçınma, bu tür ortamlarda utanma ya da kendini çekme
- Zatürre ya da kronik akciğer bozukluğuna yol açacak aspirasyon (yiyecek ya da içeceğin soluk borusuna kaçması) riski
SESLETİM ve SESBİLGİSEL BOZUKLUKLARI
Sesletim (Artikülasyon) nedir?
Sesletim, bireyin konuşmada yer alan organlarının ardışık, uyumlu hareketleriyle belirli bir dile ait konuşma seslerini doğru telaffuz etme becerisidir.
Sesletim bozukluğu nedir?
Sesletim bozuklukları, konuşma seslerinin çıkartılış yeri, biçimi, hızı, zamanlaması ve basıncının hatalı üretimine dayalı sorunlardır.
Sesletim bozuklukları neden olur?
Sesletim bozuklukları yapısal kökenli olabildiği gibi, herhangi bir nedene bağlı olmaksızın da görülebilmektedir. Sesletim sorunu yaratabilecek nedenler arasında; yarık dudak-damak ve ağız-yüz anomalileri, ortodontik anomaliler, işitme kaybı, zihin engeli, nörolojik kökenli bozukluklar (serebral palsi ve diğer) yer almaktadır.
Sesletim bozukluklarında aşağıda yer alan biçimlerde hatalar gözlenebilir:
- /k/ ve /t/seslerinin yer değiştirmesi : /köpek/ yerine /töpek/ gibi,
- /r/, /y/, /l/, /ç/ sesleri yerine başka sesler koyma
- /k/ ve /g/ sesleri yerine /t/ ve /d/ seslerini kullanma
Sesbilgisel yeterlilik nedir?
Sesbilgisel yeterlik, konuşma seslerini dil bağlamında kurallara uygun kullanmayı bilme becerisidir.
Sesbilgisel bozukluk nedir?
Sesbilgisel bozukluklar, konuşmanın temelini oluşturan dil kurallarına ait bilgiyi (sesbilgisini/fonoloji) edinme güçlüğüdür. Çocuk kolay anlaşılır konuşma örüntüleri gerçekleştiremez. Örneğin, çocuk /s/ sesini sözcük başında kullanmayı öğrenememiştir. Gelişimsel sesbilgisel bozukluklar, çocuklarda ilerleyen dönemlerde, okuma ve yazma güçlükleri görülmesinde etken olabilir.
Sesletim bozukluklarını düzeltmek önemli midir?
Sosyal, duygusal, akademik ve/ya da iş hayatını etkileyecek duruma gelmişse bu sorunun çözümü daha önemli hale gelmektedir. Dolayısıyla sesletim sorunları acilen ele alınmalıdır.
GECİKMİŞ DİL VE KONUŞMA
Dil ve konuşma birbirinden farklıdır. Dil, insanların birbirleriyle duygu ve düşüncelerini paylaşmak amacıyla kullandığı ortak kurallar sistemidir. Bir dil, yalnızca konuşma dilini akla getirmemelidir; yazı ve işaret kullanımı da bir dildir. Konuşma ise bu duygu ve düşünceleri içeren kuralların gerekli organlar yardımıyla fiziksel olarak üretildiği sistemdir.
Bir çocuk duygu ve düşüncelerini aktarmak için gerekli dilbilgisine sahip olabilir fakat konuşma organları (dil, dudak vb.) işlevini gerektiği şekilde yerine getiremediğinden konuşamayabilir. Diğer yandan, başka bir çocuk konuşma organları işlevini kusursuz yerine getirdiği halde dil gelişimindeki bir aksaklık nedeniyle konuşamayabilir, ya da her ikisi de aynı anda görülebilir.
Çocuğumun yaşadığı geçici bir gecikme mi, yoksa bir bozukluk mu?
Çocuklar bazı becerilerde yaşıtlarına göre geri kalabilir; bunu kısa sürede toparlayabilir, hatta, daha da iyi olabilirler. Bir çocukta yürüme, yemek yeme, tuvaletini karşılama gibi becerileri normal gelişirken konuşması gecikebilir. Tüm çocukların genel kabul görmüş aynı veya benzer gelişim aşamaları vardır; bunun yanında, bazı çocukların kendine özgü bir gelişim zamanlaması olabilir ve konuşmaya yaşıtlarından biraz erken veya geç başlayabilir. Ebeveynler oldukça iyi gözlemcidirler, çocuklarının davranışlarını oldukça dikkatli şekilde gözlemlemektedirler. Aynı zamanda ebeveynler çevrelerinde normal gelişim gösteren diğer çocukların gelişimleri hakkında da fikir sahibidirler. İşte ebeveynler çocuklarında herhangi bir şeyden şüphelendiklerinde çocuklarının performansını diğer çocuklarla karşılaştırırlar ve çoğunlukla doğru zamanda birşeylerin yolunda gitmediğinin de farkına varırlar ve doğal olarak endişelenirler ve once en yakınlarına daha sonra en yakınlarındaki uzmana danışarak aydınlanmak isterler : Çocuğum hala konuşmuyor. Çocuğum kendini farklı şekilde ifade ediyor. Çocuğumun söyledikleri kolaylıkla anlaşılmıyor.
Aileler yada bu konuda uzman olmayan tarafından ayrımına varılması güç nokta çocuğun konuşmasının gecikmiş mi yoksa bir dil veya konuşma bozukluğu mu olduğu ve bunlardan öte bu sorunu kendi başına aşıp aşamayacağıdır.
Dil ve konuşma bozuklukları çocuk doktorlarının, psikologların ve çocuk gelişimcilerinin uzman oldukları ve uzman olmaları gereken bir konu değildir. Doktorunuz, çocuk psikoloğu veya okul öncesi öğretmeniniz çocuğunuzun fiziksel gelişiminin normal olduğunu, işittiğini ve “baba, anne” gibi kelimeleri çıkartabildiğini, dolayısıyla, bir uzmana görünmeden 3 hatta 4 yaşına kadar beklemenizi tavsiye edebilir. Yine farklı mesleklerden uzmanlar birçok çocuğun 2 yaşında konuşamayıp 3 yaşında akıcı bir şekilde konuşmaya başladığını bilirler ve bu nedenle gerçek bir sorun olduğunu görene kadar ailelerin endişeye kapılmamalarını isteyebilirler. Bu düşünce biçimi ailelerin de “bekleyip görelim” tarzı bir yaklaşım sergilemelerine ve bu ailelerden çocukları yaşıtlarıyla aynı gelişimi yakalayanların da benzer bir yaklaşımı kulaktan kulağa teskin edici bir tür halk inanışı şekline getirmelerine sebep olmaktadır:
“Konuşur daha bekleyin”
”Amcası/dayısı/teyzesi/kardeşi vb. de geç konuşmuştu”
”Einstein da zaten okula başlarken konuşmuş”
Evet, (kanıtlanamamakla birlikte) Albert Einstein ve diğer bahsedilen bireyler geç konuşmuş olabilir hatta bunlardan sorunu kendi başına aşmış olanlar da olabilir. Çevrenize biraz daha dikkatli şekilde baktığınızda 5-6 yaşına gelmiş hatta okul çağında hala dil ve konuşma problemine sahip pek çok çocuk olduğunu farkedeceksiniz. Bu çocukların da bir zamanlar konuşmasının gecikmiş olduğu düşünüldüğünde, o halde bu 5-6 yaşına gelmiş veya okul çağında hala yaşıtları gibi konuşamayan veya farklı şekilde iletişim kuran çocuklar ya da başka deyişle küçük Einstein’lar ne olacak?
Gerçek şudur ki, dünyanın birçok ülkesinde yapılan çalışmalarda okul öncesi ve okul çağındaki çocukların neredeyse % 10’undan fazlası dil ve konuşma bozukluğuna sahiptir. Basit bir ifadele, bu çevrenizdeki her 10 çocuktan birisi demektir. Yani doktorunuzun veya çevrenizin örnek gösterdiği geç konuşan abi, abla, amca, teyze, komşu çocuğu v.b.’den birçoğu dil ve konuşma sorunundan muzdariptir. Bilinen bir diğer gerçek de konuşması gecikmiş çocukların birçoğunun bunu dil ve/veya konuşma bozukluğu olarak okul çağına ve yaşamlarının daha sonraki dönemlerine kadar devam ettirdikleridir.
Arabanız bozulduğunda tamircinin “bekleyip görelim”,”komşunun arabası da geç çalışmıştı” gibi teskinleriyle alınan risk cebinizden biraz fazla para çıkmasına veya en fazla arabanızı kaybetmenize yol açabilir. Peki ya konu çocuğunuz olunca? Burada alacağınız riskler çocuğun yaşamının sonraki dönemlerinde sosyal, psikolojik ve davranışsal problemler ile öğrenme güçlüğü gibi ilerledikçe geriye çevirmesi zorlaşan sorunlara yol açabilmektedir. Yani eğer çocuğunuzun iletişiminde bir gecikmeden, bozukluktan yada farklılıktan şüpheleniyorsanız bunu bir dil ve konuşma bozuklukları uzmanının değerlendirmesini ve gerekiyorsa eğitim görmesini sağlamak çok önemlidir.
Aileler ne yapmalı?
Aileler uzman olmayan diğerlerinin söylediklerini dinleyerek veya rahat bir şekilde çocuklarının her halükarda konuşma açısından yaşıtlarını yakalayacaklarını tahmin ederek vakit geçirmemelidir. Eğer çocuğunuzun dil veya konuşma gelişimi konusunda şüpheleniyorsanız bir dil ve konuşma bozuklukları uzmanına başvurunuz. Dil ve konuşma terapisti çocuğun sözel dili anlamasını ve ifade etmesini testler yardımıyla ölçecek, çocuğun çevresiyle iletişimini doğal ortamda değerlendirecek, gelişimi etkileyebilecek faktörleri belirleyerek aileye bundan sonra ne yapmaları konusunda danışmanlık hizmeti verecektir.
Neden bir uzmana danışmalıyım?
Basit bir şey için bile beklemek zahmetli bir süreçken çocuğun konuşup konuşamayacağı için bekleyip görmek daha zor ve sıkıntılı bir süreçtir. Hele ki sorunun daha erken dönemde fark edildiğinde daha kolay ve hızlı şekilde çözülebileceğini bilmek aileler için kötü bir histir.
Eğer çocuğunuz yalnızca basit bir gecikmeye sahipse bile kulaktan dolma bilgilere inanmak yerine uzman bir terapiste başvurmalısınız. Dil ve konuşma terapisti çocuğunuzun dil ve konuşma becerilerinin kapsamlı şekilde değerlendirecek ve sonucunda sizi evinize “bekleyip görelim” den öte çocuğunuzun iletişim becerilerini güçlendirebileceğiniz birçok fikirle uğurlayacaktır veya belirli aralıklarla kontrol etmek isteyecektir
KONUŞMADA AKICILIK BOZUKLUKLARI
Hızlı – bozuk konuşma (cluttering) nedir?
Konuşmanın anormal bir hızda ve düzensiz olması olarak kısaca tanımlanan hızlı- bozuk konuşma (cluttering) için günümüzde araştırmacılar araştırmalar yapmaya devam etmektedirler.
Hızlı-bozuk konuşma da kekemelik gibi bir konuşma akıcılığı bozukluğudur ancak kekemelikten farklıdır. Aşırı ölçüde hızlı, düzensiz, sıklıkla konuyla ilgisiz sözcük veya ifadeler içeren bir konuşma bozukluğudur.
Hızlı-bozuk konuşmada da konuşmanın normal akışında aşırı derecede kırılmalar görülür ve buna aşırı hızlı konuşma, düzgün olmayan tempo, yanlış/eksik sesletme ve söyleyeceğinden emin olamama de eşlik edebilir.
Halihazırda hızlı-bozuk konuşma için (kekemelik terapisinde kullanılan tekniklerle) konuşmanın yavaşlatılması, akıcısızlıkların azaltılması, farkındalığın ve dil organizasyonunun arttırılmasına yönelik terapiler uygulanmaktadır.
Hızlı-bozuk konuşmanın nedenleri için kekemeliğin nedenlerine dair yapılan açıklamalar yapılmaktadır ayrıca görülme sıklığının belirlenmesi henüz net bir biçimde mümkün olmamıştır.
KEKEMELİK
Çeşitli kaynaklarda farklı açılarına vurgular yapılarak tanımlanan kekemelik en net tanımıyla konuşma akışının ya da ritminin kesintilerle ya da blok gibi engellerle bozulmasıdır. Tanım biraz daha genişletilip şu şekilde ifade edilebilir:
Kekemelik, konuşma sırasında nefes alma, fonasyon (sesleme) ve sesletim koordinasyonlarını etkileyen istemsiz nöromotor bozulmalar sonucunda ortaya çıkmaktadır. Kekemelik, her zaman olmamakla beraber genellikle
1) kişinin sözcükleri söylerken yaşadığı istemsiz kontrol kaybı olarak,
2) aşırı ve/veya anormal ses/hece tekrarları, uzatmalar, sesli veya sessiz bloklar, ya da bu davranışlardan kaçınma olarak ortaya çıkar ve
3) birçok değişik psikolojik stres ve olumsuz duygularla bağlantılıdır ya da bunlar tarafından tetiklenmektedir.”
KONUŞMA TERAPİSİ NEDİR VE NASIL YARDIM EDEBİLİR?
Dil veya konuşma bozukluğu olan her yaştaki insan bu konuda uzman eğitimini almış bir dil ve konuşma terapistinden özel bir eğitim alabilir. Bu özel eğitim “konuşma terapisi” olarak bilinir. Kekemelik için yapılan konuşma terapisi, tipik olarak, ortamda kekemeliği olan birey ve konuşma terapistinin bireysel bir terapidir. Bazı durumlarda aile üyeleri de terapi seanslarına katılabilir, özellikle de kekemeliği olan kişi bir çocuk ise. Konuşma terapisi ayrıca, birden fazla kekeme bireyin bulunduğu –örneğin 2 ila 6 katılımcı olabilir- bir grup ortamında da gerçekleşebilir. Konuşma terapisinin amaçları oldukça çeşitlidir. Bunlar, her zaman kekemeliğin ortaya çıkamayacağı bir şekilde konuşmayı öğretmek (akıcılık şekillendirmesi); kekelemenin kolay bir şeklini öğretmek (kekemeliğin değiştirilmesi); kekeleyen bireye kekemeliğini kabul etmesini veya kekelemekten kaçınmamasını öğretmek (duyarsızlaştırma ve kaçınmama) ve diğer teknikler şeklinde sıralanmaktadır
EDİNİLMİŞ DİL BOZUKLUĞU: AFAZİ
Afazi Nedir?
Afazi, genellikle bir inme ya da kafa travması sonucunda aniden ortaya çıkan ve beynin dilden sorumlu alanlarının hasarlanmasından kaynaklanan bir dil bozukluğudur. Çoğu insanda dil alanları beynin sol yarı küresinde yer almaktadır. Dolayısıyla, afazide beynin sol yarısındaki dil alanları hasarlanırken, kişinin de sağ tarafına inme inebilir/felç gelebilir.
Bu bozukluk dili ifade etme ve anlamanın yanı sıra, okuma ve yazmayı da etkileyebilmektedir. Afaziye dizartri ya da konuşma apraksisi gibi nörolojik konuşma bozuklukları da eşlik edebilmektedir.
Afazinin nedenleri nelerdir?
Afazi beynin dil alanlarından bir ya da daha fazlasının hasarından kaynaklanmaktadır. Çoğu zaman beyin hasarının nedeni inmedir. İnme, beynin bir bölgesinin kansız kalması durumunda ortaya çıkar. Beyin hücreleri oksijen ve önemli besinleri taşıyan normal kan desteğini alamadığında ölürler. Beyin hasarının diğer nedenleri arasında kafaya alınan şiddetli darbeler, beyin tümörleri, beyin enfeksiyonları ve beyni etkileyen diğer durumlar yer almaktadır.
Afazi Nasıl Tanılanır?
Afazi genellikle ilk olarak beyin hasarı geçiren kişiyi tedavi eden doktor (nörolog) tarafından fark edilir. Doktor kısa bir yatakbaşı değerlendirme sonrası afaziden şüphelenirse hastayı iletişim becerilerini daha ayrıntılı değerlendirmek için bir dil ve konuşma terapistine yönlendirir. Dil ve Konuşma terapisti bireyin “komutları yerine getirme, soruları yanıtlama, nesne adlandırma ve sohbeti sürdürme becerilerini ayrıntılı değerlendirip, uygun bir terapi programı hazırlamak için afazi testi uygular. Değerlendirmeler afazili bireyin motor konuşma bozukluklarını, dili anlama, okuma, yazma, yutma yeterliliğini ve alternatif ve destekleyici iletişimi sistemlerini kullanabilme yeterliliklerini içermelidir. Türkiye’de afazili bireyler için hazırlanmış GAT (Gülhane Afazi Testi: Tanrıdağ, 1993), GAT-2 (Tanrıdağ, Maviş,Topbaş, 2011), EAT (Atamaz, Yağız On, Durmaz, 2007) ve ADD (Maviş ve Toğram, 2007) değerlendirme testleri mevcuttur.
Afazi Terapisi nasıldır?
Bazı vakalarda kişiye müdahale edilmeden afazi iyileşir. Bu tip spontan iyileşme beyne kan akışının geçici olarak kesintiye uğradığı ancak kısa zamanda düzelen ve geçici iskemik atak adı verilen inme tipini takiben gerçekleşir. Bu durumlarda dil becerileri birkaç saat ya da birkaç günde geri dönebilmektedir.
Ancak çoğu vaka için dilin iyileşmesi bu kadar hızlı ya da tamamen olmamaktadır. Afazili bir çok kişi birkaç günden bir aya kadar bazı dil becerilerinde geri dönüşün olduğu kısmi spontan iyileşme yaşarken, bazı kişilerde afazi kalıcı olabilmektedir. Bu gibi durumlarda dil ve konuşma terapisi yardımcı olmaktadır. Görece iyileşme genellikle iki yılı aşkın bir süre devam eder. Çoğu sağlık uzmanı en etkili tedavinin iyileşme sürecinin ilk aşamalarında başlaması gerektiğine inanmaktadır. İyileşmeyi etkileyen faktörler arasında hasarlanan beyin alanı, beyin hasarının yaygınlığı, kişinin yaşı ve sağlık durumu yer almaktadır. Ayrıca motivasyon, el baskınlığı ve eğitim düzeyi de diğer faktörler arasında yer almaktadır.
Afazi ile uğraşan dil ve konuşma terapistleri, dil becerilerini mümkün olduğu kadar yeniden oluşturarak, dil sorunlarını telafi ederek ve diğer iletişim kurma yöntemlerini öğreterek, kalan dil becerilerini kullanması için motive ederek afazili bireylerin iletişim becerilerini geliştirmekte uzman olan kişilerdir. Her bir bireyin afazi tipi ve yetersizliğine özgün olarak hazırlanan bireysel terapiler kişinin işlevsel ihtiyaçlarına odaklanır. Grup terapileri ise küçük bir grup ortamında afazili bireylere yeni iletişim becerilerini kullanma şansı sağlar. Aile katılımı da afazi terapisinin önemli bir bileşenidir.
MOTOR KONUŞMA BOZUKLUKLARI: DİZARTRİ ve APRAKSİ
Motor konuşma bozuklukları nelerdir?
Konuşma, ses, işitme, ağız-yüz düzeneği kullanılarak gelişen; kompleks bir nöral entegrasyon ve pek çok fizyolojik sistemin hızlı koordinasyonunu gerektiren duyusal ve motor bir süreçtir. Konuşmanın solunum, sesleme (fonasyon), rezonans, sesletim (artikülasyon) ve prosodi bileşenlerinden bir veya birkaçını etkileyen bir nöromotor sorunu ile ortaya çıkan konuşma bozuklukları motor konuşma bozuklukları olarak adlandırılmaktadır. Dizartri ve apraksi olmak üzere iki tip motor konuşma bozukluğu bulunmaktadır.
Dizartri nedir?
Merkezi Sinir Sistemi ve/veya Çevresel Sinir Sistemi ya da her iki sistem hasarına bağlı olarak, konuşma düzeneğini kontrol eden kaslarda spastisite, flaksidite, koordinasyon bozukluğu, paralizi sonucu konuşmanın solunum, sesleme, rezonans, sesletim ve prozodik özelliklerinin etkilendiği, dolayısı ile anlaşılabilirlik özelliğinin sınırlandığı bir motor konuşma bozukluğudur.
APRAKSİ
Apraksi nedir?
Herhangi bir güçsüzlük, akinezi, normal olmayan ton veya postür, bilişsel işlevlerde bozulmalar, anlamada azalma, koopere olamama gibi durumların haricinde, beceri gerektiren hareketlerin yapılamamasıdır. Motor agnozinin bir biçimidir.
Konuşma apraksisi (Sözel Apraksi) nedir?
Yetişkinlikte ve çocukluk döneminde konuşmanın programlanmasına ilişkin motor bozukluktur. Yetişkin formu normal dil ve konuşma gelişimi sonrası gerçekleşir. Çocukluk çağı apraksik konuşma ise yapısal beyin hasarı sonucunda oluşur. Sensori motor konuşma bozukluğu olarak da tanımlanır. Sözcükleri üretmek ve istemli kas hareketlerini sağlayabilmek için gerekli merkezdeki motor planlama bozukluğudur.
Apraksik konuşma özellikleri nelerdir?
Sıklıkla sesletim problemleri görülür. Bunun yanı sıra fonasyon koordinasyonu, sıklığı ve/veya vurgu etkilidir. Hasta yetersizliğinin farkındadır, sözcük uzunluğu arttıkça sorun artar. Sesletim bozuklukları tutarlı değildir; tekrarlar, uzatmalar veya sözcük değişimlerinde varyasyonlar görülür. Ünsüzlerin sesletimi ünlülerden daha zordur, başlangıç ünsüzleri son ünsüzlerden daha zordur. Özellikle otomatik ve sık kullanılan sözcüklerde mükemmel sesletilen konuşma kısımlarına sıklıkla rastlanır.