Bayram Alışverişi mi Yapıyorsunuz Yoksa Alışveriş Hastalığınız mı var?
Bayramlarla yeni kıyafetler, ayakkabılar, çantalar ve aksesuvarların kullanımı özdeşleşmiştir. Her bayramda özellikle kadınlar gardrobun karşısına geçip ‘Bayramda giyecek hiçbir şeyim yok’ diyerek kendilerini alışveriş merkezlerine atarlar. Ancak önemli olan bu alışverişin bayramda yeni ve temiz giyinme amacıyla mı yoksa alışveriş hastalığınız nedeniyle mi yapıldığı…
Özellikle bayramlarda ve özel günlerde nükseden alışveriş hastalığını Hisar Intercontinental Hospital Uzman Psikoloğu ile konuştuk.
‘Amaç, bayram gibi içinde sıcaklık ve coşku barındıran bir günde, bu duyguyu paylaştığımız insanlara duyulan saygı ve sevgiyi göstererek manevi duyguları okşamaktır. Aksi halde amaçtan sapmış oluruz. Bayrama hazırlık amacıyla yapılan alışverişin dozunu kaçırmamak çok önemli. Çünkü ihtiyaç dışı birçok şeye sahip olma arzusuyla yapılan alışveriş bayramın ruhuyla örtüşmez. Bu nedenle bayram öncesi ihtiyaçlarınızı iyi belirlemeli; önceliği eksiklerinizi gidermeye vermelisiniz. Ancak tüm bunların bayram gününe özgü bir saygı ve sevgiden kaynaklanan ‘temiz, düzenli görünme’ amacı taşıması gerektiğini unutmamalısınız. Ama ihtiyacınız olmadığı halde birçok şeyi satın almak istiyorsanız, satın aldığınız her yeni ürünle mutluluğunuz artıyor ve satın alamazsanız ciddi olarak üzüntü duyuyorsanız, indirimlere kanıp kredi kartlarına borçlanıyorsanız ve bu davranış karşısında kontrolünüzü yitirdiğinizi hissediyorsanız alışveriş hastalığınız (kompülsif satın alma) olabilir. Bu noktada mutlaka bir uzmandan yardım alın.’ diye konuştu.
Alışveriş Hastalığı (Kompulsif Satın Alma) Nedir?
Alışveriş hastalığı olan kişi, alışveriş öncesinde inanılmaz bir istek ve mutluluk yaşarken; alışverişin ardından suçluluk ve üzüntüye bürünür. Sonra, yaşadığı bu gerilimi azaltmak için yine çözümü alışverişte bulur. Bu döngü normalden sapmış bir şekilde devam eder. Burada kontrol edilemez bir ihtiyaç dışı satın alma söz konusudur.
Bu hastalık daha çok kimlerde görülür?
Yüksek sosyoekonomik düzeydeki ailelerde; yani çocuklarının isteklerini, tüm ihtiyaçlarını maddiyatla karşılayabileceğine inanan ailelerin çocuklarında daha fazla görülür. Anne babalar çocuklarına doyurucu bir iletişim sağlayamadıklarından aradaki bu boşluğu parayla satın aldıkları şeylerle doldurmaya çalışırlar. Hastalığın ortalama başlangıcı 17-30 yaş arasındadır ve kadınlarda daha sık görülür.