Akciğer Zarı Kanseri
Akciğer zarı kanseri mezotelyoma olarak da adlandırılır ve genellikle asbest maruziyeti ile ilişkilidir. Mezotelyoma vücudun iç organlarını çevreleyen mezotelyum adlı dokudan gelişir. Akciğer zarında görülen türüne pleural mezotelyoma denir. Mezotelyomalar tüm vakaların %80–90’ını oluşturur. Bu durum, mezotelyomaların büyük kısmının akciğer zarı kaynaklı olduğunu gösterir. Hastalık, yıllarca örtülü şekilde ilerleyebilir. Bazen hastalar semptom yaşayana kadar yıllarca fark edilmez. Bu nedenle erken tanıda zorluk yaşanır.
Akciğer Zarı Kanseri Nedir?
Akciğer zarı kanseri aslında akciğerin kendisinden değil, akciğerleri çevreleyen ince zar dokusundan (plevra) kaynaklanan bir kanser türüdür. Bu zar, akciğerin dış yüzeyini ve göğüs boşluğunun iç yüzeyini kaplar. Normalde, bu zarlar sürtünmeyi azaltmak için az miktarda sıvı salgılar. Ancak mezotelyoma geliştiğinde, bu yapıdaki hücreler anormal şekilde büyümeye ve çoğalmaya başlar.
Akciğer Zarı Kanseri Belirtileri Nelerdir?
Akciğer zarı kanseri belirtileri hastalığın erken evrelerinde oldukça belirsiz olabilir ve çoğu zaman başka solunum yolu hastalıklarıyla karıştırılır. En yaygın belirtilerden biri nefes darlığıdır. Bu durum, genellikle akciğer ile göğüs duvarı arasındaki boşlukta sıvı birikmesinden kaynaklanır. Bir başka sık görülen belirti ise göğüs ağrısıdır. Bu ağrı, künt ya da bıçak saplanır tarzda olabilir ve sıklıkla omuzlara veya sırta yayılır. Özellikle solunumla birlikte şiddetlenebilir. Devam eden kuru öksürük, açıklanamayan kilo kaybı, iştahsızlık, aşırı halsizlik ve zamanla artan yorgunluk hissi de hastaların yaşadığı diğer şikâyetler arasındadır. Bazı hastalarda, fark edilir derecede göğüs kafesinde şişlik ya da akciğer zarında kitle hissi de gelişebilir. Hastalık ilerledikçe, günlük aktiviteleri bile zorlaştıran solunum sıkıntıları ve genel bir düşkünlük hali ortaya çıkabilir. Bu belirtiler, tek başına anlam ifade etmeyebilir ancak bir araya geldiklerinde altta yatan ciddi bir duruma işaret edebilir. Özellikle asbest maruziyeti geçmişi olan bireylerin bu tür belirtileri ciddiye alarak vakit kaybetmeden bir uzmana başvurmaları, erken tanı açısından büyük önem taşır.
Akciğer Zarı Kanseri Neden Olur?
Akciğer zarı kanserinin en bilinen ve en güçlü nedeni asbest adı verilen lifli bir minerale uzun süreli maruz kalmaktır. Asbest, geçmişte özellikle inşaat, tersane, otomotiv ve izolasyon sektörlerinde yaygın olarak kullanılmıştır. Bu lifler gözle görülmeyecek kadar küçüktür ve solunduğunda akciğer zarına kadar ulaşarak burada birikir. Vücut bu lifleri temizleyemez; zamanla bu bölgede kronik iltihaplanmalara ve hücrelerde genetik değişimlere yol açar. Bu değişimler yıllar içinde kansere dönüşebilir. Mezotelyoma hastalarının büyük bir kısmında, maruziyet ile hastalık başlangıcı arasında genellikle 20 ila 50 yıl gibi uzun bir süre geçer.
Asbest dışında, nadir de olsa bazı başka faktörler de akciğer zarı kanserine yol açabilir. Doğada bulunan ve yapısı asbeste benzeyen erionit minerali, bazı bölgelerde (özellikle İç Anadolu’da) yüksek risk oluşturabilir. Ayrıca geçmişte radyoterapi almış olmak, genetik yatkınlık, ya da bazı viral ajanlarla (örneğin SV40 virüsü) temas da mezotelyoma gelişiminde rol oynayabilir.
Akciğer Zarı Kanseri Tanısı Nasıl Konur?
Akciğer zarı kanseri tanısı, çoğu zaman hastalığın belirti vermeye başlamasıyla gündeme gelir. Ancak bu belirtiler genellikle belirsiz ve başka hastalıklarla karışabilecek nitelikte olduğu için, tanı süreci dikkatli ve aşamalı şekilde yürütülür. İlk olarak, hastanın detaylı bir öyküsü alınır; özellikle geçmişte asbest maruziyeti olup olmadığı sorgulanır. Ardından, şikâyetleri değerlendirmek amacıyla fizik muayene yapılır ve akciğer sesleri dinlenir. Tanı sürecinde en yaygın kullanılan yöntemlerin başında görüntüleme teknikleri gelir. Genellikle göğüs röntgeni ile başlanır; ancak daha detaylı bilgi için bilgisayarlı tomografi (BT) ve manyetik rezonans görüntüleme (MR) gibi yöntemlere başvurulur. Bu görüntülemeler, akciğer zarında kalınlaşma, sıvı birikimi ya da kitle oluşumunu gösterebilir. Eğer göğüs boşluğunda sıvı birikimi varsa, bu sıvıdan örnek alınarak sitolojik inceleme yapılır. Ancak bu yöntem tek başına her zaman kesin tanı koydurmaz. Kesin tanı koymak için genellikle biyopsi gerekir. Bu işlem, iğneyle ya da endoskopik yöntemlerle doğrudan akciğer zarı dokusundan örnek alınarak yapılır. Alınan doku parçası, laboratuvar ortamında mikroskop altında incelenerek kanserli hücrelerin varlığı ve türü belirlenir. Ayrıca bu inceleme sayesinde hastalığın hangi alt tipte mezotelyoma olduğu da anlaşılır. Tanı konulduktan sonra, hastalığın vücutta ne kadar yayıldığını tespit etmek için evreleme işlemi yapılır; bu süreçte PET-BT gibi ileri görüntüleme teknikleri kullanılır. Böylece hastaya en uygun tedavi planı oluşturulabilir.
Akciğer Zarı Kanseri Tedavisi Nasıl Yapılır?
Akciğer zarı kanserinin tedavisi, hastalığın evresine, tümörün yayılımına, hastanın genel sağlık durumuna ve yaşına göre değişkenlik gösterir. Tedavi genellikle multidisipliner bir ekip tarafından planlanır; yani göğüs cerrahisi, onkoloji, radyasyon onkolojisi ve göğüs hastalıkları gibi farklı branşlar bir arada çalışır. En etkili yaklaşım, çoğu zaman birden fazla yöntemin bir arada kullanıldığı kombine (multimodal) tedavilerdir. Erken evre hastalarda ve hastanın genel durumu uygunsa, cerrahi ilk seçenek olabilir. Cerrahi ile akciğer zarındaki tümörlü doku ve bazen de çevresindeki dokular alınabilir. Bu işlem, akciğerin korunarak sadece zarın soyulduğu plevrektomi ya da tüm akciğerin çıkarıldığı daha kapsamlı ameliyatlar şeklinde olabilir. Cerrahiden sonra, hastalığın tekrar etmesini önlemek için genellikle kemoterapi veya radyoterapi uygulanır. Cerrahiye uygun olmayan hastalarda ise tedavi genellikle ilaçla yürütülür. Akciğer zarı kanseri kemoterapi ile kontrol altına alınmaya çalışılır ve hastalığın ilerlemesini yavaşlatabilir. En sık tercih edilen kemoterapi protokolü, pemetreksed ve sisplatin kombinasyonudur. Bu ilaçlar, tümörün büyümesini yavaşlatmaya ve belirtileri hafifletmeye yardımcı olur. Son yıllarda ise özellikle ileri evre vakalarda immünoterapi adı verilen yeni tedavi yöntemleri de kullanılmaya başlanmıştır. İmmünoterapi, bağışıklık sistemini kanser hücrelerine karşı harekete geçiren özel ilaçlarla uygulanır ve bazı hastalarda umut verici sonuçlar vermektedir. Ayrıca, hastanın konforunu artırmaya yönelik destekleyici tedaviler de büyük önem taşır. Özellikle göğüs boşluğunda sık tekrar eden sıvı birikimlerine karşı drenaj ve pleurodezis işlemleri yapılabilir. Ağrının kontrol altına alınması, solunumun rahatlatılması ve yaşam kalitesinin korunması, tedavi sürecinin ayrılmaz bir parçasıdır. Kısacası, akciğer zarı kanseri tedavisi kişiye özel planlanır ve sadece tümörü değil, hastanın bütününü dikkate alacak şekilde düzenlenir.
Sık Sorulan Sorular
Akciğer Zarı Kanseri İle Akciğer Kanseri Aynı Şey Midir?
Akciğer zarı kanseri ile akciğer kanseri aynı hastalık değildir. Her ne kadar her ikisi de göğüs boşluğunda ortaya çıksa ve benzer belirtiler gösterebilse de, kaynaklandıkları dokular farklıdır. Akciğer kanseri, doğrudan akciğerin iç yapısından yani hava yolları veya alveol adı verilen dokulardan gelişirken; akciğer zarı kanseri ya da tıbbi adıyla plevral mezotelyoma, akciğeri saran zar dokusundan (plevra) köken alır. Bu nedenle tanı, tedavi ve seyir açısından da birbirinden oldukça farklıdırlar. Mezotelyoma çoğunlukla asbest maruziyetiyle ilişkilidir; buna karşın akciğer kanseri, sigara kullanımı başta olmak üzere birçok faktörden etkilenebilir. Bu iki hastalık zaman zaman karıştırılsa da, tıbbi açıdan ayırt edilmesi tedavinin başarısı için son derece önemlidir. Akciğer zarı kanseri metastaz özellikle karın zarı, karaciğer veya kemiklere yayılma şeklinde görülebilir.
Asbest Maruziyeti Ne Kadar Sürede Kansere Yol Açar?
Asbest maruziyeti ile akciğer zarı kanserinin ortaya çıkması arasında genellikle çok uzun bir zaman aralığı vardır. Bu süre, çoğu zaman 20 ila 50 yıl arasında değişir ve bazı vakalarda 60 yılı bile bulabilir. Asbest lifleri solunduğunda, vücut bu lifleri dışarı atamaz ve bu maddeler akciğer zarında kalıcı olarak birikir. Yıllar içinde burada kronik iltihaplanmalara ve hücresel hasara yol açar. Bu hasar zamanla kansere dönüşebilir. Bu uzun gecikme süresi nedeniyle, bireyler çoğu zaman maruz kaldıkları ortamları unutmuş olabilirler ya da riskin farkında bile olmayabilirler. “Akciğer kanseri zar kaçıncı evre?” sorusunun yanıtı kanserin plevraya (akciğer zarı) yayılım düzeyine göre değişir. Akciğer zarı kanseri 1. evre genellikle sınırlı bir bölgededir ve cerrahi tedavi şansı daha yüksektir. Akciğer zarı kanseri 2. evre genellikle lokal invazyonun başladığı ancak henüz uzak yayılımın olmadığı bir dönemdir. Akciğer zarı kanseri 3. evre lenf bezlerine yayılımın başladığı ve tedavi planlamasında daha agresif yaklaşımlar gerektiren bir dönemdir. Özellikle eski binalarda çalışanlar, tersane işçileri, izolasyon ustaları veya bu sektörlerde çalışan aile bireyleriyle aynı evde yaşayan kişiler dikkatli olmalıdır. Çünkü bu maruziyet yıllar sonra, hiç beklenmedik bir anda mezotelyoma olarak karşımıza çıkabilir.
Akciğer Zarı Kanseri Bulaşıcı Mıdır?
Akciğer zarı kanseri bulaşıcı değildir. Yani bu hastalık bir kişiden diğerine öksürük, yakın temas, aynı ortamda bulunmak ya da aynı havayı solumak yoluyla geçmez. Kanserler genel olarak vücut hücrelerinin kontrolsüz çoğalması sonucu oluşur ve mikrobik bir enfeksiyon gibi kişiden kişiye geçme özelliği taşımaz. Akciğer zarı kanserine neden olan asbest maddesi ise çevresel bir risk faktörüdür; ancak bu da doğrudan kişiden kişiye bulaşmaz. Yalnızca bir kişi kıyafet ya da saç gibi taşıyıcı yollarla asbest tozunu evine veya çevresine getirmişse, diğer bireylerin dolaylı yoldan maruz kalma riski oluşabilir. Ancak bu, kanserin bulaştığı anlamına gelmez. Kısacası, akciğer zarı kanseri sosyal yaşamı kısıtlayacak, izolasyon gerektirecek bir hastalık değildir.
Akciğer Zarı Kanseri Ameliyatla Alınabilir Mi?
Akciğer zarı kanseri ameliyatı tümörün evresine bağlı olarak zarı kısmen ya da tamamen çıkarma şeklinde uygulanabilir. Uygun hastalarda akciğer zarı kanseri cerrahi yöntemle tedavi edilebilir. Ancak bu karar, hastalığın evresi, yayılım durumu, tümörün tipi ve hastanın genel sağlık durumu göz önünde bulundurularak verilir. Erken evrede tanı konulan, başka organlara yayılmamış ve ameliyatı kaldırabilecek fiziksel duruma sahip hastalarda plevrektomi ya da daha ileri vakalarda ekstraplevral pnömonektomi adı verilen cerrahi işlemler uygulanabilir. Plevrektomi sırasında akciğerin kendisi korunarak sadece akciğer zarındaki tümörlü doku temizlenir. Ekstraplevral pnömonektomi ise daha radikal bir girişim olup, akciğerle birlikte zar, kalp zarı ve diyaframın bir kısmı da alınabilir. Cerrahi, genellikle kemoterapi ve/veya radyoterapi gibi ek tedavilerle desteklenir. Her hasta ameliyat için uygun olmasa da, erken evrede yakalanan mezotelyomalarda cerrahi seçenekler yaşam süresini uzatma ve yaşam kalitesini artırma açısından önemli bir şans sunabilir. Akciğer zarı kanseri ameliyatı sonrası hastalar genellikle kemoterapi veya radyoterapi ile desteklenir. Akciğer zarı kanserinde beslenme bağışıklığı destekleyici ve tedavi sürecine uyum sağlayıcı şekilde planlanmalıdır.
Akciğer Zarı Kanseri Erken Evrede Fark Edilir Mi?
Akciğer zarı kanseri, ne yazık ki çoğu zaman erken evrede fark edilemeyen bir hastalıktır. Bunun en önemli nedeni, belirtilerinin uzun süre boyunca hafif ya da belirsiz olmasıdır. Erken dönemde ortaya çıkan nefes darlığı, göğüs ağrısı, hafif öksürük ya da yorgunluk gibi şikayetler; gribal enfeksiyonlar, astım ya da başka akciğer hastalıklarıyla kolayca karıştırılabilir. Üstelik hastalık yavaş ilerlediği için, hastalar belirtileri uzun süre önemsemeyebilir. Ancak geçmişte asbest maruziyeti yaşamış kişiler bu tür semptomları ciddiye almalı ve vakit kaybetmeden bir uzmana başvurmalıdır. Akciğer zarı kanseri son evre genellikle belirtilerin şiddetlendiği ve yaşam kalitesinin azaldığı bir süreçtir. Bazı durumlarda, başka nedenlerle çekilen görüntüleme tetkiklerinde tesadüfen saptanabilir; bu da hastalığın erken evrede fark edilmesine yardımcı olabilir. Ancak genel olarak bakıldığında, mezotelyoma çoğu zaman ileri evrede tanı konan bir hastalıktır.
Akciğer Zarı Kanseri Ömür Beklentisi Nedir?
Akciğer zarı kanseri yaşam süresi tanı anındaki evre ve uygulanan tedavi yöntemine göre değişir. Ayrıca, kemoterapi ve immünoterapiye iyi yanıt veren hastalarda yaşam süresi anlamlı şekilde uzayabilir. Kısacası, mezotelyoma genel olarak agresif bir hastalık olsa da, bazı alt tiplerde ve tedaviye yanıt veren vakalarda ömür beklentisi daha umut verici olabilir. Akciğer zarı kanseri 4. evre hastalığın ileri evresidir ve genellikle diğer organlara metastaz yapmıştır. Akciğer zarı kanseri 4. evre yaşam süresi hastalığın yayılım derecesine ve tedaviye verilen yanıta bağlı olarak değişkenlik gösterir.
Akciğer Zarı Kanseri Tedavisinde Yeni Yöntemler Var Mı?
Geleneksel tedavilere ek olarak immünoterapi, bu alandaki en dikkat çekici yeniliklerden biridir. Özellikle Nivolumab ve İpilimumab gibi bağışıklık sistemi üzerinde etkili ilaçların, cerrahiye uygun olmayan mezotelyoma hastalarında yaşam süresini uzattığı bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Ayrıca bazı merkezlerde, cerrahi sonrası doğrudan göğüs boşluğuna uygulanan ısıtılmış kemoterapi yöntemi olan HITOC (Hipertermik İntratorasik Kemoterapi) gibi girişimsel tedaviler de uygulanmaya başlanmıştır. Bunun yanı sıra, hedefe yönelik tedaviler ve nanoteknoloji temelli ilaç taşıma sistemleri üzerine araştırmalar devam etmektedir. Henüz deneysel aşamada olan bazı tedavi protokolleri, ileride daha etkili ve daha az yan etkiyle çalışan yeni çözümler sunabilir. Bu gelişmeler, mezotelyoma tedavisinde geleceğe dair umut veren adımlar olarak değerlendirilmektedir.
Eğer siz de nefes darlığı, göğüs ağrısı veya açıklanamayan yorgunluk gibi belirtiler yaşıyorsanız, vakit kaybetmeden Hisar Hospital Göğüs Hastalıkları ve Onkoloji uzmanlarımıza başvurun. Erken tanı ve doğru tedavi yaşam kalitenizi artırabilir. Randevu Al