14 Kasım Dünya Diyabet Günü’nde ülkemizde en sık görülen hastalık sıralamasında birinci sıradaki diyabetin, giriş kapısı olan obezite ve insülin direncini Hisar Intercontinental Hospital Endokrinoloji ve Metobolizma Hastalıkları Uzmanları ile konuştuk.
Obezitenin çağımızın en önemli sorunlarından biri olduğunu ve gün geçtikçe görülme oranın hızla arttığını dile getiren uzmanlar; ‘Ciddi sağlık sorunlarına davetiye çıkaran bu rahatsızlığın nedenlerini bilmek ve önüne geçebilmek için doğru yolları izlemek son derece önemlidir. Genetik, metabolik, hormonal hastalıklar sebebiyle görülebilen bu durumun aslında en büyük nedeni, sağlıksız beslenme, hareketsiz yaşam stilini benimsemek gibi etkenleri barındıran ‘eksojen obezite’ olarak adlandırdığımız durumdur. Yeme davranışı bozukluğuna bağlı olarak gelişen ve obezite hastalarının büyük bölümünü oluşturan bu grupta görülen en önemli patoloji, artmış insülin direncidir. Bu kişilerin kanında insülin seviyesi oldukça yüksektir. İnsülin, alınan enerjinin yağ kitlesi şeklinde depolanmasına yol açar. Artan yağ kitlesi insülin direncini artırır ve bu da insülin seviyesinin tekrar yükselmesine neden olarak kısır bir döngü oluşturur. Birçok değişik zayıflama yöntemi deneyen ve bir türlü olumlu sonuç alamadığından şikâyet eden kişilerin aslında temel sorunu budur. Eğer insülin direnci kırılamazsa kilo vermek de mümkün olmaz. İnsülin direnci, HOMA testi yapılarak ölçülür. İnsülin direncinin varlığı ortaya konulduğu takdirde gerekli tedavi sistemi düzenlenir ve hasta belli aralıklarla takip edilir. İnsülin direnci düşürülür ve buna paralel olarak hastanın kilo verdiği gözlemlenir. Uzman bir hekime danışmadan, kulaktan duyma yöntemlerle kilo vermeye çalışmak doğru değildir. Başarısızlık ve zaman kaybıyla sonuçlanan bu çabalar, kişinin sosyal ve psikolojik durumunu olumsuz yönde etkileyerek hayat kalitesini düşürür’ açıklamasında bulundu.