Doğuştan kalp hastalıkları
Doğuştan kalp hastalıkları, hamileliğin erken dönemlerinde ortaya çıkan, bebek doğduğu andan itibaren kalbinde bulunan yapısal hastalıklardır. Her doğan 1000 bebekten yaklaşık olarak sekizinde doğuştan kalp hastalığı görülür. Anne, baba veya yakın akrabalarda doğuştan kalp hastalığı varsa doğacak bebekte risk daha yüksektir. Çok çeşitleri olmakla birlikte büyük kısmını kalp odacıklarını ayıran duvarlardaki delikler, kalp kapaklarındaki ve damarlardaki darlıklar oluşturur. Bazı durumlarda ise kalpteki bir odacığın, kapağın, damarın hiç gelişmemiş olması gibi daha ağır hastalıklar söz konusudur. Delikler büyüklükleri, sayıları ve yerleşim yeri itibarıyla; darlıklar lokalizasyonu, hafif-orta-ağır darlık olmaları itibarıyla birbirlerinden çok farklılık gösterirler.
Doğuştan Kalp Hastalıkları Nelerdir?
1. Ventriküler Septal Defekt (VSD): VSD’den fizik muayenede üfürüm duyulması ile şüphelenilir. Bu çocuklarda sık akciğer enfeksiyonu ve kilo alamama şikayeti aile tarafından belirtilir. Ekokardiyografi ile kesin tanı konulur. Gerekirse anjiyografide yapılır. VSD çok küçük değil ise tedavisi cerrahidir. Genellikle hastanın şikayetlerine göre bir yaşın altında ameliyat edilir. VSD kapatılır. Cerrahi risk %3’ün altındadır. Riskin daha yüksek olduğu vakalar birden çok VSD olan ve geç başvurmaya bağlı ciddi akciğer problemi görülen hastalardır.
2. Fallot Tetralojisi (TOF): Temiz kan ile kirli kanın karışması sonucu ortaya çıkan ve halk arasında mavi veya mor bebek olarak ifade edilen daha birçok doğumsal kalp hastalığı mevcuttur. Mor doğum veya mavi bebek olarak ifade edilen siyanotik kalp hastalıklarından en sık görüleni Fallot Tetralojisidir (TOF). Her 10 bin doğumda 3 olguda görülür. Tüm doğumsal kalp hastalıklarının %6’sını oluşturur. Bazı genetik ve kromozom anomalisi (DiGeorge ve Down sendromu) olanlarda daha sıktır. Doğum sonrası morarma ve üfürüm duyulması ile şüphelenilir. Ekokardiyografi ile tam tanısı konulur. Fallot Tetrolojisinin tedavisi cerrahidir. Bir yaşına varmadan önce tam düzeltme operasyonu yapılır. Ameliyatın zamanlamasını çocuğun morluk derecesi ve kasılma atakları belirler. Erken dönemde ameliyat gereken bebekler büyük ve tecrübesi olan merkezlerde vaka uygunsa bir şant ameliyatına ihtiyaç duymadan tam düzeltme ameliyatı olabilirler. Fallot Tetrolojisi ameliyatının riski %5’in altındadır. Fallot Tetralojisi olan olgularda tam düzeltme ameliyatından sonra ileriki dönemde düşük olasılıkla da olsa pulmoner kapak yetmezliğine bağlı olarak tekrar ameliyat gerekebiir. Ancak son yıllarda pulmoner yetmezliği daha az düzeyde tutan teknikleri kullanarak bu ileriki dönemde ameliyat olasılığı azaltılmıştır.
3. Büyük Arter Transpozisyonu (TGA: transposisyon): Bu tür hastalarda, Aort Damarı normalde sol karıncıktan çıkması gerekirken sağ karıncıktan çıkar; sağ karıncıktan çıkması gereken pulmoner arter de sol karıncıktan çıkar. Bu büyük arterlerin ters olduğu durumda sol karıncık pompa yeteneği gerilemeden ideal olarak ilk 2-3 hafta içerisinde açık kalp ameliyatı ile tam düzeltme yapılmalıdır. Büyük arter transpozisyonu dediğimiz bu hastalıkta günümüzde arterial switch (döndürme) operasyonu yapılır.
4. Tek Ventrikül: Normalde kalp iki tane pompa sistemi içerir. Bunlardan birisi kalbin sol tarafı olup akciğerden gelen kanı aort yoluyla vücuttaki tüm organların beslenmesi için gönderir. Diğeri ise kalbin sağ tarafı olup tüm vücudumuzdan gelen kirli kanı akciğere göndererek oksijenlenmesini sağlar. Bazı kompleks kalp hastalıklarında bu iki yapıdan birisi iyi gelişmez ve iki sistemdeki kanlar karışır. Bu hastalarda ameliyat ile iki ayrı pompa sistemi oluşturulamaz. Tek ventrikül grubu dediğimiz bu hastalarda bir seri ameliyat gerekir ve zamanlama çok önemlidir. Bu olgularda kalp içerisinde temiz kan (oksijenlenmiş kan) ile kirli kan (oksijeni düşük) karışır. Akciğere giden kanla vücudun diğer kısmına giden kanın doğum sonrası dönemde dengeli olması gerekir. Bu amaçla eğer akciğere giden kan çok fazlaysa ilk birkaç ay içerisinde akciğere giden kanı azaltmak için pulmoner arteri daraltan pulmoner arterial banding ameliyatı yapılmalıdır. Akciğere giden kan tersine çok azsa mavi bebek dediğimiz durum oluşur. Bunlarda da akciğere kan akımını artırmak için bir şant ameliyatı (sistemik arter ile pulmoner arter arasına suni damar ile) gerekir. 2-3. aydan sonrada vücudun üst tarafındaki toplardamarı direkt olarak akciğer damarına birleştiren iki yönlü Glenn operasyonu gerekir. Bu hastamız 2 yaşına geldiğinde de vücudun alt yarısından gelen kirli kanı pulmoner artere birleştiren son basamak operasyonu olan Fontan operasyonu yapılır. Tüm bu ameliyatlarda zamanlama çok önemlidir. Çocuk geç başvurursa bu ameliyat şansı kaybolabilir. Bu ameliyatlar yapılmadan yaşam süresi eskiden çok kısa iken şimdi uygun zamanlamalar ile bu bebeklerimizde Fontan operasyonunun tamamlanması ile uzun bir yaşam süresi sağlanır. Fontan operasyonu sonrası 10 yıllık sağ kalım %80’lerin üstünde, 20 yıllık sağ kalım ise %60’ların üstündedir. Bu grup hastalıklar içerisinde ayrıca Hipoplastik Sol Kalp, Hipoplastik Sağ Kalp ve Triküspit atrezisi, çift girişli sol ve sağ Ventrikül, dengeli Ventrikül yapısı olmayan Komplet atrio ventriküler septal defektler, Heterotaxy olarak ifade ettiğimiz sağ ve sol İzomerik kalpler gibi iki Ventrikül tamirinin mümkün olmadığı tüm doğuştan kalp hastalıkları da bulunmaktadır.
Doğuştan kalp hastalıkları neden oluşur?
Doğuştan kalp hastalıkları hamileliğin çok erken dönemlerinde, organların henüz oluşmaya başladığı haftalarda gelişir. Büyük kısmında neden bilinmemektedir. Bir kısmının kalıtsal olduğu bilinmekle birlikte çok az hastalıkta genlerle ilişki gösterilmiştir. Bazı genetik hastalıklarda (Down sendromu, Turner sendromu) doğuştan kalp hastalığı görülme riski yüksektir. Annenin hamileliğin ilk üç ayında bebeğe zarar verebilecek ilaçlar kullanması, infeksiyon geçirmesi (kızamıkçık gibi), radyasyona maruz kalması doğuştan kalp hastalıklarına neden olabilir. Çoğu zaman aile öyküsü araştırıldığında doğuştan kalp hastalığına yol açabilecek bir neden bulunamaz. Bu nedenle doğuştan kalp hastalıklarının kalıtsal nedenler ve çevresel faktörlerin etkisiyle ortaya çıktığı genel olarak kabul edilir. Anne karnındaki bebekte kalp hastalığı olup olmadığı “Fötal Ekokardiyografi” dediğimiz ultrasonografik yöntemle araştırılabilir (bkz. Fötal Ekokardiyografi).
Doğuştan kalp hastalıklarının belirtileri nelerdir?
Doğuştan kalp hastalıkları çok çeşitlidir. Bir kısmında hiçbir belirti olmaz veya belirtiler çok hafiftir, bir kısmı ise çok ağır seyirli olabilir. Ağır kalp hastalıkları ilk birkaç ay içinde, hatta ilk birkaç günde belirti verirler. Bu belirtiler bebekte morarma, beslenme güçlüğü, emerken yorulma, hızlı soluk alıp verme, nefes darlığı, kilo alamama veya sık solunum yolu enfeksiyonu (zatürre, bronşit) geçirme şeklinde ortaya çıkabilir. Daha büyük çocuklarda çabuk yorulma, çarpıntı, göğüs ağrısı ve bayılma görülebilir. Bazı hastalıklarda ise hastada hiçbir belirti yoktur veya önemsizdir, yalnızca muayene sırasında üfürüm duyulması ile başvururlar.
Doğuştan kalp hastalığı olan çocuklar nelere dikkat etmelidir?
Doğuştan kalp hastalıklarının çok çeşitli oldukları ve hastalığa yönelik özel izlem gerektirebileceği unutulmamalıdır. Bununla birlikte çoğu zaman alınan genel önlemler aynıdır. Kalbin enfeksiyondan (infektif endokardit) korunması için bazı özel girişimsel durumlarda çocuğun antibiyotik kullanması gerekir. Korunma gereken bu durumlar, antibiyotik dozu ve uygulama zamanı izleyen hekim tarafından aileye anlatılarak ellerine “İnfektif Endokarditten Korunma” kılavuzu verilir (bkz. İnfektif Endokardit).
Doğuştan kalp hastalığı bulunan çocukların büyük kısmında aktivite kısıtlaması gerekmez. Aksine çocuğun psikolojik yönden desteklenmesi ve kalp performansının iyileştirilmesi için spor ve aktivite desteklenmelidir. Bazı hastalıklarda ise çocuğa “yarışma” gibi aşırı efor gerektiren aktiviteler yapması yasaklanır. Bu durumları kesinlikle çocuğu takip eden çocuk kalp hastalıkları uzmanı belirlemeli ve çocuk gereksiz yere spordan uzak tutulmamalıdır. Çünkü önlemler hastalığın türüne ve ağırlığına göre belirlenir. Bu çocuklar daha az efor gerektiren aktivitelere yönlendirilirler. Doğuştan kalp hastalıklı çocuklar tüm sağlıklı çocuklar gibi aşılarını yaptırmalıdır, bazı durumlarda ek aşılar gerekebilir. Çocukların beslenmesi aynı sağlıklı çocuklarda olduğu gibidir ve genel beslenme kurallarını içerir. Bazı özel durumlarda diyet gerekebilir. Çocuklar genellikle normal eğitimlerine devam ederler. Bazı hastalarda aktivite kısıtlaması gerekebilir. Okulda merdiven çıkmaması veya giriş katında eğitim yapması, beden eğitimi derslerine katılmaması gibi önlemler alınarak çocuğun okula devamı sağlanabilir. Çocuklar düzenli olarak çocuk kardiyolojisi uzmanı tarafından izlenmelidir.
İnfektif Endokardit nedir?
İnfektif endokardit kalbin iç zarının, kapaklarının veya damarlarının enfeksiyonudur. Kalp hastalığı olmayanlarda çok nadir görülmekle birlikte, kalp hastalığı bulunan çocuklarda risk artar. Enfeksiyona yol açan mikroorganizmalar çoğu zaman ağızda ve boğazda yaşayan bakterilerdir. Bu bakteriler normal koşullarda sağlıklı kişilere zarar vermezler. Kalp hastalığı olan çocuklarda ise kana karıştıkları zaman çok tehlikeli kalp enfeksiyonlarına yol açabilirler. Bu nedenle hastalarda ağız hijyeni ve diş bakımı çok önemlidir. Kalp hastalığı bulunan çocuklar düzenli olarak dişlerini fırçalamalı ve diş hekimi kontrollerine gitmelidir. Bu çocuklara, kana bakteri bulaşma riski bulunan durumlarda koruyucu antibiyotik vermek gerekir. Bu riskli durumlar arasında; kanamaya yol açabilecek ağız ve diş girişimleri, bademcik ve geniz eti ameliyatları, idrar yolları ve üreme organı ameliyatları sayılabilir. İnfektif endokarditten korunmak için ailelere verilen kitapçıkta riskli durumlar, önerilen antibiyotik dozu ve uygulama zamanı ile ilgili ayrıntılı bilgiler bulunur.
Üfürüm nedir?
Kalp ve damarlardaki kan akışının yol açtığı, hekimin muayene sırasında kalbi dinlerken duyduğu “üfleme” şeklindeki seslerdir. Doğuştan ve sonradan gelişen kalp hastalıklarının hemen hemen tümünde kan akımının bozulması nedeniyle üfürüm duyulur. Bununla birlikte çocuklarda en sık karşılaşılan üfürümler kan akımında bir bozukluk olmadan duyulan üfürümlerdir. Bu üfürümlere “masum üfürüm”, “normal üfürüm” gibi isimler verilir. “Masum üfürüm” kalpte bir hastalık olmadığını en iyi ifade eden terim olduğu için sıklıkla kullanılır. Deneyimli bir hekim çoğu zaman duyduğu üfürümün masum olup olmadığını ayırt edebilir. Üfürüm masum ise ileri bir tetkik yapılmasına gerek yoktur. Hekim üfürümün niteliği konusunda emin olamadıysa hastayı bir Çocuk Kalp Hastalıkları Uzmanına yönlendirmelidir. Bazı durumlarda üfürümün masum olup olmadığını muayene ile ayırmak güç olabilir, bu durumlarda uygulanacak ekokardiyografi tanıyı kesinleştirmedeki en emin yöntemdir.
Fetal Ekokardiyografi nedir?
Bebek kalbinin anne karnında iken ultrasonografi ile görüntülenmesidir. Ultrasonografi tıp alanında uzun yıllardır güvenle kullanılan, ses dalgaları aracılığıyla yapılan bir görüntüleme yöntemidir. Bebeğe ve anneye bilinen bir zararı yoktur. Bebek kalbi ideal olarak hamileliğin 16-18. haftalarından itibaren izlenebilir. En iyi görüntüleme genellikle 20 ve 24. haftalar arasında yapılır. Hangi gebelere fetal ekokardiyografi yapılması gerektiği aşağıda özetlenmiştir:
- Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanının yaptığı ultrasonografik incelemede bebeğin kalbinden herhangi bir şekilde şüphe etmesi,
- Ailede (anne, baba, kardeşler ve yakın akrabalarda) doğuştan kalp hastalığı olması (bu durumlarda bebekte risk artar),
- Anne adayında şeker hastalığı olması veya gebelikte ortaya çıkması,
- Annede bağ dokusu hastalığı, fenilketonüri olması,
- Annenin gebeliğin ilk 3 ayında bebeğin organlarına zarar verebilecek bir durumla karşılaşmış olması (ilaç, alkol, bazı enfeksiyonlar, radyasyon gibi),
- Bebekte kromozom bozukluğu (Down sendromu vb) saptanması veya şüphelenmesi,
- Bebeğin diğer organlarında (böbrek, beyin, mide-barsak, iskelet, dudak-damak) anormal bir durum saptanması,
- Bebekte ense kalınlığının yüksek bulunması,
- Bebek kalp hızının israrlı yüksek veya düşük olması, ritim bozukluğu saptanması,
- Bazı durumlarda ileri yaş gebeliklerde (35 yaş üzeri), çoğul (ikiz, üçüz) gebeliklerde ve tüp bebek gebeliklerde fötal ekokardiyografi önerilmektedir.
İşlem: Fetal ekokardiyografi ultrasonografi cihazı ile anne karnı üzerinden yapılan ağrısız bir işlemdir ve bilinen bir zararı yoktur. Bebek kalbinin görüntüsü bebeğin haftasına, büyüklüğüne, pozisyonuna, bebeğin eşinin yerleşimine, annenin yapısına (zayıf-kilolu) ve cihazın kalitesine göre değişir. Ekokardiyografik çalışma yaklaşık olarak 15-30 dakika sürer. Görüntü kalitesinin iyi olmadığı durumlarda veya kompleks bir anomaliden şüphe edilen hastalarda bu süre uzar. Bazı doğuştan kalp hastalıklarının anne karnında tanısı kolaydır fakat bazı durumlarda kesin tanı koymak çok zor olabilir. Bazı hastalıklarda lezyonun ağırlığı gebelik devam ettikçe artabilir, bu durumlarda işlemin belirli aralıklarla tekrar edilmesinde fayda vardır. Bu yöntemle bebeğe anne karnında doğru tanı koyma şansı görüntü kalitesine bağlı olmak üzere %65 ile %90 arasında değişmektedir. Fetal ekokardiyografide bir hastalık saptanmışsa çoğu zaman müdahale gerektirmez ve doğumdan sonra bebeğe ekokardiyografi yapılarak izlenir. Bazı kalp hastalıklarında ise durum daha ağırdır ve cerrahi veya girişimsel yöntemlerle erken dönemde müdahale gerekir. Bu gruptaki hamilelerin doğumlarını bebeğe müdahale edilebilecek donanımlı bir merkezde yapmaları önerilir ve bebek için gerekli hazırlıklar yapılır. Bazı nadir kalp hastalıklarında ise durum çok ağırdır ve bu hastalarda cerrahi veya girişimsel yöntemlerle tam düzeltme yapmak mümkün değildir. Bu guruptaki bebeklerin ailelerine hastalık hakkında bilgi verilerek gebeliğin sonlandırılması önerilmektedir. Konuyla ilgili bilginin mutlaka çocuk kalp hastalıkları uzmanı tarafından ve bazı durumlarda kalp damar cerrahı ile birlikte verilmesi gerekir. Ailenin kararına göre gebelik sonlandırılır veya devam ettirilir. Bazı kalp hastalıklarında ise anneye ilaç tedavisi verilerek anne karnındaki bebeğin tedavisi yapılabilir.
Akut Romatizmal Ateş nedir?
Akut romatizmal ateş halk arasında kısaca “kalp romatizması” veya sadece “romatizma” olarak bilinir. Romatizmaya çocuklarda farenjit ve tonsillite (bademcik iltihabı) neden olan A grubu beta hemolitik streptokoklar (kısaca beta) yol açar. Boğaz enfeksiyonu geçiren çocuk uygun dozda ve sürede antibiyotik almazsa romatizmaya yakalanma riski ortaya çıkar. Tedavi olan hastalarda risk çok azdır. En sık 5-15 yaş arasındaki çocuklarda görülür. Boğaz enfeksiyonundan yaklaşık olarak 2-3 hafta sonra bulgular ortaya çıkar. Başlıca etkilerini kalp, eklem, cilt ve beyinde gösterir. Genellikle göze çarpan ilk bulgu eklemlerde (diz, ayak ve el bileği) şişlik, ağrı, sıcaklık artışı ve hafif kızarıklıktır. En önemli etkisini ise kalpte gösterir. Kalp kapaklarında hasara ve işlev bozukluğuna yol açar. Bazı çocuklarda ise beyin tutulumuna bağlı yüz, el, kol ve bacaklarda istemsiz, anormal hareketler (Kore), davranış bozuklukları ve huy değişiklikleri görülebilir. Cilt bulguları nadirdir. Hastalar tanı aldıkları anda tedaviye başlanılarak izleme alınmalıdır.
Romatizmal kalp hastalığı düzelir mi?
Hafif olan kalp kapak hastalıkları erken dönemde zamanla düzelebilir, fakat çoğu zaman hasar kalıcıdır.
Her boğaz enfeksiyonu romatizmaya yol açar mı?
Yalnızca A grubu beta hemolitik streptokokların yol açtığı boğaz enfeksiyonları romatizmaya yol açar. Diğer viral ve bakteriyal boğaz enfeksiyonlarından sonra romatizma gelişmez. Ayırım için boğaz kültürü alınmalı veya diğer ayırıcı tetkikler yapılmalıdır. Streptokoklara bağlı boğaz hastalıklarında tipik olarak boğaz ağrısı, ateş ve boyunda ağrılı şişlikler göze çarpar. Bazen bulgular daha hafif olabilir, bu durumda hastanın tanı alması güçleşir.
Romatizmal Ateş geçiren çocuk nelere dikkat etmelidir?
Bir kez romatizmal ateş geçiren çocuğun tekrar beta enfeksiyonu geçirmesi halinde hastalığının tekrar etme riski çok yüksektir. Bu nedenle romatizmal ateş geçiren çocukların tekrar aynı enfeksiyona yakalanmalarını önlemek amacıyla korunmaya alınması şarttır. Bu korunma düzenli verilen antibiyotiklerle hastanın uzun süreli korunması esasına dayanır. 3 Haftada bir enjeksiyon şeklinde penisilin veya her gün ağızdan antibiyotik verilerek çocuk hastalığın tekrarından korunur. Koruma süresi, kalp tutulumu varsa hayat boyu, kalp tutulumu yoksa 21 yaşına kadardır. Doğuştan kalp hastalıklarında olduğu gibi romatizmal kalp hastalıklarında da kalpteki hasarlı kapağın enfeksiyon riski vardır. Bu nedenle hastalar ağız hijyenine, diş temizliğine ve sağlığına dikkat etmelidirler. Kalp kapak hastalığının ağırlığına göre egzersiz kısıtlaması ve diyet uygulamak gerekebilir.
Çocuklarda Göğüs Ağrısı
Göğüs ağrısı daha çok yetişkinlerde görülen bir yakınmadır. Kalp krizinin çok önemli bir bulgusu olduğu için toplum tarafından iyi bilinen ve önem verilen bir durumdur. Çocuklarda da göğüs ağrısı görülür, hatta baş ağrısı ve karın ağrısından sonra çocuklardaki en sık 3. sıradaki ağrı göğüs ağrılarıdır. Çocuklarda göğüs ağrısının başlıca sebebi göğüs duvarındaki kas iskelet sistemine ait ağrılardır. Bundan başka akciğer hastalıkları, astım, mide-yemek borusu hastalıkları, kalp hastalıkları ve psikolojik nedenlerle de çocuklarda göğüs ağrıları görülebilir. Bunlardan en önemlisi kalp hastalıklarının oluşturduğu ağrılardır. Bu hastalıklar çoğu zaman kalp kasından veya kalp kasını besleyen koroner arterlerden köken alır. Koroner arterler çocukta doğuştan yanlış olarak gelişmişse veya damarlarda tıkanıklık, bası varsa kalp kası beslenemez ve aynı erişkinlerde olduğu gibi göğüs ağrısı ortaya çıkar. Yetişkinlerin aksine çocuklardaki göğüs ağrısı nadiren kalp damar hastalıklarına bağlıdır. Fakat eğer göğüs ağrısının nedeni kalp-damar sistemi ise bu hastalıklar çok ağır sonuçlar doğurabileceği için erkenden tanı ve tedavi edilmelidir. Özellikle egzersiz sırasında ya da egzersiz sonrasında ortaya çıkan göğüs ağrıları, birlikte bayılma, çabuk yorulma, çarpıntı yakınması olan çocuklara mutlaka kalp hastalıkları açısından ileri incelemeler yapılmalıdır.
Çocuklarda Bayılma
Beyin kan akımının aniden azalması sonucu gelişen geçici bilinç kaybına bayılma (senkop) denir. Sağlıklı çocuk ve ergenlerde sıktır. Öyle ki ergen çağa gelmiş çocukların yarısı en az bir kez baygınlık geçirmiştir. Aile için korkutucu bir durum olmasına rağmen çoğu zaman önemli bir hastalığa işaret etmez. Çocuklarda görülen bayılmaların büyük kısmını basit bayılma (vazovagal senkop) dediğimiz otonom sinir sistemi aktivasyonu sonucu gelişen bayılmalar oluşturur. Bu tip bayılmalar daha çok ani ağrı, aşırı kaygı, aşırı heyecan, uzun süre ayakta durma, kan görme ve sıcakta kalma gibi durumlarda görülür ve kısa sürelidir. Bazı bayılmalar ise çok önemli bir kalp hastalığının bulgusu olabilir. Bazı kalp kası hastalıklarında, doğuştan kalp hastalıklarında ve kalp ritmi bozukluklarında (düşük kalp hızı veya yüksek kalp hızı) çocuklarda bayılma görülebilir. Egzersizle ortaya çıkan baş dönmesi ve bayılmalar, göğüs ağrısı ve çarpıntı ile birlikte görülen bayılmalar, çabuk yorulma öyküsü, ailede bayılma-ani ölüm öyküsü olması durumlarında kalp ve damar sistemi dikkatlice araştırılmalıdır. Bayılma öncesinde hastalarda baş dönmesi, halsizlik, görmede bulanıklık, bulantı hissi ve sıcak basması görülebilir. Baygınlık sonucu düşme sırasında hastanın vücudunda yaralanmalar ortaya çıkabilir. Kalp dışı nedenlerle gelişen basit bayılmalarda hastayı bacakları yukarıda olacak şekilde yatırmak çoğu zaman yeterlidir. Genellikle ilk müdahaleden sonra birkaç dakika içinde hasta kendine gelir. Basit bayılma dışındaki bayılmalarda tedavi yöntemleri altta yatan hastalığa göre değişir.