Günümüzde her 26 erkekten birinde görülebilen ve prostat kanserinden sonra 2. sırada yer alan mesane kanseri, idrar yollarında en sık görülen kanserlerden biri olarak karşımıza çıkıyor. Sigara kullanımının büyük ölçüde etkili olduğu ve toplumda yeterince bilgi sahibi olunmadığı için “Benim bir şikayetim yok ki neden sistoskopi yaptırayım, ultrasonografi sonucu da normal?” düşüncesi nüks etmiş mesane tümörünün tanısında geç kalmanın en sık nedeni olabiliyor. Erken tanı ile birlikte doğru tedavinin büyük önem taşıdığı mesane kanseri hakkında Hisar Intercontinental Hospital Üroloji Bölüm Uzmanları bilgi verdi.
İlk 3 ayda ortaya çıkan bulgular önemli bilgiler veriyor!
Kasa geçmemiş mesane kanserinin doğal gidişi tam olarak bilinmemektedir. Mesane tümörü çok sık tekrar etmekle birlikte büyük oranda ilerleme potansiyeline sahiptir. Bu riskte en önemli faktör ilk alınan tümörün derecesi ve evresidir. Başarılı ve prensiplere uygun olarak mesaneden alınan tümörün evresi ve derecesi belirlendikten sonra, takip edilmesi çok önemlidir. Aksi halde tümör nüksü gözden kaçabilir. Hastanın hiçbir şikayeti olmadan tümör büyüyebilir. Bu nedenle takip programında prensip, mutlaka 3 ay sonra sistoskopi ile mesane içerisine girilip bakılmasıdır. 3. ayda yapılan sistoskopideki bulgular tümörün nüks etme ve ilerleme riski hakkında çok önemli bilgiler verir.
İdrarda görülen kanamalar en önemli ipucu
Mesane kanserinin yaklaşık %85’inde görülen ilk bulgu idrarda ağrısız kanamadır. Kanama her zaman, aralıklı veya ara ara görülür. Hastanın gözle görülen kanaması olmasa dahi idrar tahlilinde mikroskopik düzeyde kanama tespit edilebilir. Mesane hassasiyeti, sık idrara çıkma, sıkışma ve idrar yaparken yanmadan oluşan şikâyetler bütünü ise ikinci en sık görülen başvuru şeklidir.
Mesane kanserinin tipi ve tanısı için patolojik inceleme şart!
Mesane tümörü şüphesi, hastanın şikayetleri üzerine yapılan ultrasonografi sonucunda oluşabilir. Tomografi yöntemi ise hastalığın tanısında oldukça önem taşır. Mesane tümörü tanısı, sistoskopi yapılarak görülen tümörün alınarak, yapılan patolojik incelemesi sonucu netleşebilmektedir. Ayrıca orta ve yüksek riskli hastalarda mutlaka mesane dışında da böbrek ve idrar kanalında tümör nüksü olup olmadığı araştırılmalıdır. Bu hastaların takibine tümör nüksü görülemese dahi mutlaka devam edilmelidir.
Mesane kanserinin tanısı ve takibinde ultrason tek başına yeterli değil!
Yapılan birçok çalışma sonucunda mesane tümörünün takibinde henüz sistoskopinin yerini alabilecek bir yöntem veya test geliştirilememiştir. Bu noktada üzerine basa basa ifade etmek gerekir ki, mesane tümörü tanısı konulduktan sonra hastanın takiplerinde ultrasonografinin yeri yoktur ve asla ultrasonografinin sonucuna güvenerek sistoskopi yaptırmaktan kaçınmamalıdır. Çünkü, yeni oluşan nüks tümör önemli bir boyuta gelmeden ultrasonografi ile görüntülenemez ve kolaylıkla gözden kaçabilir.